MİZAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MİZAH etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ASANSÖR .. HAFTA SONU NEŞESİ


Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler.

Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş.
-“Bu ne baba?” diye sormuş oğlan.

Hayatında hiç asansör görmemiş.

Baba “Bilemiyorum oğul..” demiş.

Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış.

Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış. Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler.

Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir fıstık çıkmış.
- “Oğlum” demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak, “Koş.. Koş çabuk , ananı getir!..”
(Bu kadar .. )
Devamı yok :))

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

YARATILIŞ ....


Tanrı eşeği yarattı ve ona dedi ki:
- "Sen bir eşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan, yakınmadan calışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin, az akıllı olacaksın ve 50 yıl yaşayacaksın".
Eşek cevap verdi:
-"50 sene böyle bir hayat icin çok çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme!" ve böyle oldu...

Sonra Tanrı köpeği yarattı ve ona dedi ki:
- "Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakın dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yaşayacaksın."
Köpek cevap verdi:
- "Tanrım, 25 yıl böyle yaşamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter" ve böyle oldu...

Daha sonra Tanrı Maymunu yarattı ve dedi ki:
- "Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yaşayacaksın".
Maymun cevap verdi:
-"20 sene dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok fazla. Bana 10 seneden fazla verme". Ve böyle oldu...

En sonunda Tanrı erkeği yarattı ve ona dedi ki:
- "Sen bir erkeksin. Dünyada yaşayacak tek rasyonel düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı yöneteceksin ve 20 yıl yaşayacaksın."
Erkek cevap verdi:
-"Tanrım, erkek olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 20 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymunun 10 yılını ver."

Tanrı bunu kabul etti ve erkek 20 yıl erkek olarak yaşadı sonra evlendi ve 30 sene eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı ve ağır yükler taşıdı. Sonra çocukları oldu ve 15 yıl köpek gibi yaşadı, evi korudu, aileden artanları yedi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı. Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğlendirdi.
Bu , bugüne kadar böyle geldi...

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

ZİYA PAŞA EĞER BUGÜN YAŞASAYDI .. ( ÜNLÜ BEYİTLERİ )



Ziya Paşa , bugün yaşasaydı ,inanın yine ayni şeyleri , hatta daha fazlasını söylerdi .. Bi okuyun bakalım ne düşündürecek size Ziya Paşa'nın beyitleri :


Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık

Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık


*************************************


Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

(Nush : Nasihat ; tekdir :azarlama ; kötek :dayak-)



********************************


Dehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde

(Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki? İnsanlar ahiret yolculuğuna çıkarken bunların hepsini geride bırakır.)

***********************************
Bu beytin devamı olan beyit daha da meşhurdur ve bir atasözü gibi edebiyat severler tarafından ezbere okunur:

Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

(Seyretmek :Seyahat etmek ; Üzre : üzerinde )



*************************************


Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde

(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.)



**********************************

Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

(Kişinin aynası işidir, lâfa bakılmaz; bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür.)

*********************************


Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde

(Onlar ki dünyaya lâf ile nizam verirler. Onların evlerine gidip bakın, hânelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)


********************************************


Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.

(Milyonla çalanlar yüksek ve şerefli mevkilere yükseltilerek baş tacı edilir; birkaç kuruş çalan hırsız ise kürek cezasına çarptırılır.)


***********************************


Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir

(Kötü asıllı -soysuz birine üniforma soyluluk mu verir; eşeğe altın işlemeli semer vursan yine eşektir. )


******************************

İkbâl için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı

(
Yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı; önceden bilmezdik, bu türden hüner ve beceri yeni çıktı.)


**************************


Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı

(Allah’a ve vatanına sadık olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural hâline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek yeni çıktı.)


Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı


(Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.)


Milliyeti nisyan ederek her işimizde
Efkâr-ı Frenge tebaiyyet yeni çıktı


(Yaptığımız her işte millî birlik ve şahsiyeti unutarak Avrupalıların fikirlerine uymak yeni çıktı.)

Ziya Paşa nur içinde yatsın. Keşke günümüzde de Ziya Paşalar olsaydı. Olsaydı da çarpıklıkları, kokuşmuşlukları böyle güzel şiirlerle haykırsaydı…



pek rengine aldanma felek eski felektir
zira feleğin meşreb-i nasazi dönektir

ya bister-i kemhada ya viranede can ver
çün bay u geda hake beraber girecektir

allah'a sığın şahs-i halimin gazabından
zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir

yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir

bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir

bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i ademi temyize mihenktir

nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
tekdir ile uslanmayanin hakki kötektir

nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz
divanelerin hemdemi divane gerektir

afv ile mübeşşir midir eshab-i meratib
kanun-i ceza acize mi has demektir

milyonla çalan mesned-i izzete serefraz
birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir.



Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Hemşirelerin kitaplaşan ilginç anıları!



İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde görev yapan 2 hemşire, kendilerinin ve meslektaşlarının yaşadığı ilginç olayları derleyerek kitaplaştırdı. İşte o kitaptan bazı ilginç olaylar.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde görevli hemşire Şenay Karaaslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aynı üniversitede görevli hemşire Özlem İnan ile ortak çalışmaları sonucu oluşturdukları ve şuan basım aşamasında olan kitapta Türkiye'nin çeşitli yerlerinde görev yapan 50 hemşire ve sağlık görevlisinin 117 anısının yer aldığını bildirdi.

12 Mayıs Hemşireler Günü kapsamında kitabın dağıtımını yapacaklarını belirten Karaaslan, şunları söyledi:

''Hastanenin başhekimliği ve Hemşirelik Hizmetleri Müdürlüğünün katkılarıyla hazırladığımız kitapta mesleğimizin zorluğunu trajikomik anılarla göstermek istedik. Bu kapsamda yurt genelindeki hemşire arkadaşlara e-mail atarak ulaştık. Onlar da anılarını bizimle paylaştılar. Ancak kitabı hazırlarken en çok hangi anıya yer vereceğimizde zorlandık. Çünkü başımıza her gün o kadar çok trajikomik olay geliyor ki, hangisi seçeceğimize karar vermek kolay olmadı.''

Karaaslan, kendisinin 15, hemşire arkadaşı Özlem İnan'ın ise 12 yıldır hemşirelik yaptığını belirterek, bu süre içerisinde bir takım olumsuz olaylarla da karşılaştıklarını kaydetti.

Buna rağmen kitapta gülümseten anılara yer verdiklerini ifade eden Karaaslan, anılarda her meslektaşının kendinden bir parça bulabileceğini belirtti.

Özlem İnan ise hemşirelik mesleğine renk katmak adına böyle bir girişimde bulunduklarını belirterek, mesleklerinin görünmeyen yüzüne ayna tuttuklarını ifade etti.

Yaklaşık bir aylık çalışma sonucu ortaya çıkan kitapta yer alan anıların birbirinden komik yanlarının bulunduğunu belirten İnan, mesleğe yeni başlayan her hemşirenin bu kitabı okuması gerektiğini söyledi.

-KİTAPTA YER ALAN ANILARDAN-

Hemşire Şenay Karaaslan'ın anısı:

''1991 yılında ilk görev yerim Erzurum Araştırma Hastanesi'nin acil servisine başvuran kadın hastaların büyük çoğunluğu şikayetlerinin nedenleri sorulduğunda 'ben bilmem beyim bilir'' diye cevap verirdi. Acile başvuran kadın doğum hastalarına da rutin olarak son adet tarihi sorulduğunda da yine aynı cevap alınırdı. İşin ilginç olanı, gerçekten de beyleri son adet tarihlerini tam olarak bilirlerdi.''

Sağlık Memuru Sinan Aslan'ın anısı:

''Acil servise başvuran gebe bir hastanın anamnezi (bilgileri) alınırken 'suyunuz geldi mi acaba'' diye sordum. Kendisi ise 'kör olası muhtar, üç gündür suyumuzu kesti' şeklinde cevap verdi.

-BEYAZ ÖNLÜK TAMAM DA KASKET UNUTULMUŞ-

Hemşire Naciye Sarıbaş Yurtçu'nun anısı:

''Diyarbakır'da çalıştığım dönemde, hasta yakınları tanıdığı çalışanlardan beyaz önlük alarak hastane çalışanı gibi binaya girerlerdi. Ancak bir gün koridorda kasketli, bıyıklı ve şalvarlı bir adamın beyaz önlük giyerek içeri girmeye çalışmasını unutamam.''

Hemşire Cennet Mutlu'nun anısı:

''Dermatoloji servisinde bir nöbetimde, yumurta alerjisi olan bir hasta sabah kahvaltıda gelen yumurtayı yemiş ve alerjisi gelişmişti. Hastaya, 'yumurtaya alerjiniz olduğunu biliyorsunuz neden yediniz' diye sorduğumda, hasta bana kızıp bağırarak hemşire gözlem kağıdını gösterdi ve 'suç sizin, buraya yazmamıştınız ben de yedim' dedi. Bu olaydan sonra hemşire gözlem formlarındaki alerji bölümünü daha dikkatli doldurmaya çalışıyordum.''

Hemşire Selma Karakaplan'ın anısı:

''Hasta yakını yoğun bakımdaki bir hastasını görmek isteyince hemşire arkadaş, 'galoş giy gel' dedi. Bir süre sonra, birde ne görelim... Hasta yakını galoşları ellerine ve kafasına geçirmiş hastasının yanında duruyordu.''

Hemşire Nurhan Ulusoy'un anısı:

''Yıl 1997, Ege Tıp Fakültesi Kalp-Damar Cerrahisi Yoğun bakım servisinde gece nöbetindeyim. Kalp ameliyatı olmuş entübe bir hastayı takip ederken, saat gece 02 civarında yoğun bakımda genel müzik yayını yapıldığı için radyo programında, bir anda sunucunun 'bir tokat atın ve kendinize gelin' dediğini duyduğum an, hastanın kendi suratına indirdiği tokadı görünce şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Sunucunun aynı sözü tekrar etmesiyle hasta elini yukarı kaldırdığı an, 'ne yapıyorsun, o sadece bir radyo programı' dedim ve hastanın elini tuttum. Yapılan yayın yarı uyanık hastamı çok etkilemişti.''

Hemşire Niymet Hazar'ın anısı:

''Kemer Devlet Hastanesi Acil Servisine başvuran hastaya, önce girişe gidip orada hasta kaydını yapması gerektiğini belirttik. Hasta uzun zaman geçtikten sonra gelip, 'Kiriş'e gidip geldim, şimdi hasta kaydını nasıl yapacağım' dedi. O sıra herkes birbirine bakıp, 'bu hastayı Kiriş'e kim gönderdi' derken, yanlış anlaşılma olduğu, hastanın giriş yerine Kemer'in beldesi Kiriş'e gittiği anlaşıldı.''

-NİYE SARI SUYLA YIKAMADIN-

Hemşire Neriman Küçük'ün anısı:

''1998 yılında yenidoğan servisinde çalışırken, sarılık tanısı ile bir bebek yatırıldı. Bebeği servise kabul ettiğimiz sıra, kaynana gelinin sürekli kafasına vurarak söyleniyordu: 'ben sana demedim mi? Bebeği sarı su ile yıka dedim. Beni dinlemedin bak ne hale geldi. Gelin, hem dayak yiyor hem de ağlayarak, 'Anne, ne dediysen yaptım. Sarı tülbent ört dedin, örttüm. Sarı ip bağla dedin, bebeği sarı ipe doladım. Ben ne bileyim sarı su nasıl oluyor?' Ben de kaynanaya, bu söylediklerinin hiç birisi bebeği iyileştirmez, boşuna gelinine kızma. Bebeğin kanının değişmesi lazım. Daha erken hastaneye gelmeniz gerekiyordu' dedim, ama kaynananın öfkesini dindirmek mümkün olmadı.''

AA , 2009-05-09 10:23:02

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Çan eğrisi



BAŞARI:
4 yaşında başarı ....donuna işememektir.
12 yaşında başarı..........arkadaş bulabilmektir.
16 yaşında başarı.................araba sürebilmektir.
20 yaşında başarı.........................seks yapabilmektir.
35 yaşında başarı .......................para kazanabilmektir.
50 yaşında başarı .......................çok para kazanabilmektir.
60 yaşında başarı ..........................seks yapabilmektir.
70 yaşında başarı ................araba sürebilmektir.
75 yaşında başarı .........arkadaş bulabilmektir.
80 yaşında başarı ....donuna işememektir.


Buna ÇAN EĞRİSİ denir!..

Prof. Albert Follanberg

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

ÇOCUK GÖRÜR , VE GÖRDÜĞÜNÜ YAPAR

Çocuklarınıza , iyi bir kişiliğe sahip olsunlar diye , "şöyle olun , şöyle davranın , şöyle yapın , şöyle yapmayın " diye boş yere nutuk çekmeyin

Bir kulağından girer , diğer kulağından çıkar gider ..

Çocuk çok iyi bir gözlemci ve kaydedicidir. Hiç ilgilenmediği anlarda bile sizi izler..

Öncelikle anne babası , sonra , çevresindeki diğer bireyler bir model oluşturur ona.

Çocuk , Onların her sözünü , her davranışını belleğine kaydeder.

Ona göre bir davranış ve kişilik modeli geliştirir kendine ..

Onun için çocuğunuza bağırıp çağırmayın..

Ailesinde , çevresinde ne görürse , işte odur sizin çocuğunuz.

Siz , iyi fikirler kadar yeter ki iyi davranışlara da sahip olun.

İşte size çocuğu için model oluşturan bir baba ..

İzleyin


Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Takma Kafana - (HAFTANIN KAHKAHASI)


Genç adam sevgilisiyle birlikte koşa koşa eve gelmiş:

-'Anneeee, babaaaa...Iste karşınızda dünyanın en güzel kızı ve biz evleniyoruz.!!!'

Annesiyle babası çok heyecanlanmışlar. Hep birlikte yemek yenmiş,derken babasi genç adamı bir kenara çekmiş, ve demiş ki :

-'Bak oğlum....Annenle ben 30 yıldır evliyiz, o harika bir eş ve harika bir annedir ama yatakta hiç bir zaman beni yeterince mutlu edemedi...
Benim de başka kadınlarla birlikte olmaktan başka çarem yoktu... Bu yüzden, ne yazık ki gerçeği bilmelisin... Bu kızı tanıyorum , annesini de. Oğlum bu kız senin kardeşin...'

Genç adam çok şaşırmış çok da üzülmüş, ama tabii yapacak bir şey yok ve kızla ayrılmışlar.Bir kaç ay sonra genç adam yine kızlarla görüşmeye başlamış, derken bir sene sonra yine yanında güzel bir kızla eve gelmiş ve:
-' Anneeee, babaaaaaa işte sonunda hayatımın kadınını buldum.Ve evlenme teklifimi kabul etti.!!'

Yine hep birlikte kahveler içilmiş,konuşmalar tanışmalar derken babası yine genç adamı bir kenara çekmiş :

-'Oğlum bunu söylemekten nefret ediyorum ama ben bu kızı da tanıdım, onun annesiyle yıllar önce beraber olmuştum ve o da senin kardeşin...' demiş.

Genç adam artık iyice yıkılmış ve olanları annesine anlatmaya karar vermiş :

-'Anne.iki kez sevgililerimi sizinle tanıştırmaya eve getirdim,ve babam ikisinin de anneleriyle zamanında işi pişirmis.Iki kızın da benim kardeşim olduğunu söyledi... Bilmen gerektiğini düşündüm...'

Annesi gülmüş:
-'Oğlum sen onun sözlerini kafana takma, o da , senin gerçek baban değil..'

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

İNGİLİZCE ÖĞRENİYORUZ...


BİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ kantinden CANPARE alacak. şöyle söylüyor:
-'' BANA Bİ KENPEYIĞR''

3 yıl önce özel bir dil kursunda Elementary sınıfında ders alıyoruz. Hoca bize sorular soruyor biz cevaplıyoruz. Arkadaşa Dün akşam yemeğini kiminle yedin diye sordu.

Arkadaşımın Cevabı :
-"I ate my girlfriend last nigt."

5. sınıf öğrencisine soruyorum
- where are you from?
-I am from KASTAMONULUYUM

Exploded egypt has escaped to my bosphorus
(boğazıma patlamış mısır kaçtı )

Güney sahillerimizde bulunan bir kasabamızın bir lokantasının menüsünden bir alıntı:
piliç çevirme ---translated chicken

peynirli gözleme = observation with cheese
dry beans ------------kuru fasulye

the god who doesn't kill doesn't kill
( öldürmeyen allah öldürmez )


'Hazırlık sınıfında speaking dersindeyiz, öğrencilerden kendilerini ingilizce tanıtmalarını istemiştim. Bir öğrencim :
"- My father name is....... , "deyince
-"my father's name is........ " diye düzelttim,.
Düzeltmez olaydım bu başladı ağlamaya:
- Niye hocam benim kaç babam var?

Ünlü 'sensitive meatballs' larımız (içli köfte) var,onları da unutmamak lazım

Some/ any/ no/ every ve türevlerini işledik yazılıda .Bir öğrencim olumlu bir ifadede 'yesbody' kullanmıştı.
Nobody 'nin olumsuz olduğunu öğrendi ya...!

Bugün 7. sınıftaki öğrencilerimin ispiyonlarına göre geçen sene , öğretmenleri man kelimesini sormuş, çocuk da TIR demiş

Egypt is grown in Konya.

Anımsadığım kadarıyla birisi apartmanın dış kapısına hem ingilizce bildiğini göstermek hem de insanlara bir bilgi veriyormuş havası gösterebilmek için kağıda şunu yazıp cama yapıştırmış:

"-Leave the door december !..."


There are a lot of fish in the pool
(Balıkların çok pulu var..)

fotoğraf çekilme anında güzel çıksınlar diye, fotoyu çeken:
-"please cheese"

(peynir der misiniz lütfen)

sugar brother (şeker kardeşim),


"you're a dick head "

dik kafalısın :))

"teenager"
tinerci


Gecenin bir yarısında sayısı hatırlanmayan bir trt kanalında tırt bir amerikan macera filmi izlenmektedir. o tehlikeden bu tehlikeye koşan pilotumuzun uçağı düşmeye başlar; pilot çaresizce bir kaç kez "mayıs günü! mayıs günü!" diyerek bağırsa da uçağı kurtaramaz. filmi iyi takip etmeyen bünye önce ne alaka diyerek dumur olur, arkasından da pilotun aslında mayday! mayday! diye bağırmış olması gerektiğini akıl eder.


sıraya gir = enter the desk

--Man doesn't become from you----senden adam olmaz

--In every job there is a no---her işte bi hayır vardır.

She is a such a mother's eye girl----çok anasının gözü bi kız.

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Ah şu kadınlar ....



Kadının biri alışveriş için şehre inmiş , ilk girdiği dükkânda harika ayakkabılar bulmuş, ikincide de nefis bir elbise..

Üçüncü dükkânda her şey 5 dolara inmişmiş , gözlerine inanamazken birden cep telefonu çalmış..

Hattaki kadın doktor, ona kocasının feci bir trafik kazası geçirdiğini, durumunun kritik olduğunu, yoğun bakıma kaldırıldığını söylemiş..

Kadın , doktora kocasına çarşıda olduğunu iletmesini, bir an önce orada olacağını söyleyerek telefonu kapatmış, ama akabinde hayatının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark etmiş ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girmiş, birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlanmış ki birden kocasını hatırlamış..

Suçluluk duygusu ile hastaneye koşmuş..

Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sormuş..

Kadın doktor , kadının elindeki paketlere bakıp

- "Buraya hemen gelmek yerine alışverişine devam ettin değil mi?.." demiş bağırarak,

- "Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın.. Adam burda yoğun bakımda, sen mağaza mağaza dolaş.. İyi be..! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan..!"


Kadın son derece üzgün başını önüne eğmiş..

Kadın doktor onun bu haline uzun uzun baktıktan sonra kıkırdamaya başlamış,

-"Şaka yapıyorum şaka.." demiş,

- "Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de , neler aldın görelim ..!"

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

İşte Kavga Böyle Başladı.....



Karımla yatakta "kim 500 milyon ister"i izliyorduk. .


Ona doğru dönüp dedim ki, "Sevişelim mi?"
"Hayır," dedi.

Sonra ekledim, " son kararın mı?"
Bana bakmadı bile, sadece ekledi "Evet."

O zaman dedim ki, "Öyleyse kendime uygun birisini bulayım."

İşte kavga böyle başladı!....


--------------------------------------------------------------------------------



Karıma dedim ki, "Doğum gününde nereye gitmemizi istersin?"

Yüzünde keyiften eridiğini görmek beni ihya etti!.

"Uzun zamandır gitmediğimiz bir yer olsun !" dedi.

O zaman önerdim, "Mutfağa ne dersin?"

İşte kavga böyle başladı....


--------------------------------------------------------------------------------

Cumartesi sabahı, sakin- sakin giyindim, kahvaltımı ettim, köpeği kapıp sessizce garaja geçtim..

Kayığı arabanın üzerine atıp, şelaleye doğru yola çıktıydım ki, baktım fırtına çıktı-çıkacak..., garaja geri döndüm, radyoyu açtım, hava durumu, havanın gün boyu böyle gideceğini söylüyor....Eve geri döndüm, yavaşça soyunup, yatağa süzüldüm..

Uyumakta olan karımın vücuduna arkadan sarılıp, arzu dolu, kulağına fısıldadım,

"Dışarıda hava berbat"...

10 yıllık sevgili karım mırıldandı 'Salak kocam bu havada balığa gitti, inanabiliyor musun?'

Ve kavga böyle başladı...


--------------------------------------------------------------------------------

Bir adamla bir kadın, bebekler gibi uyumakta.

Sabahın üçünde, birden dışarıdan bir gürültü geldi.

Kadın, panik içinde yataktan fırlayıp adama doğru bağırdı 'Aman Tanrım,

Bu kocam galiba!'

Adam da yataktan fırladı, korku içinde ve çıplak, kendini camdan attı, yere yapıştı. Dikenli çalının arasından koşabildiğince hızlı arabasına koştu;

Birden aydı, geri dönüp yatak odasına girdi, ve karısına : "A s..tir!!! Senin kocan benim!!!' diye bağırdı.

'Yok yaa ne kaçtın öyleyse?'

Ve kavga böyle başladı.......


--------------------------------------------------------------------------------

Karıma 14.95.'e bir kasa Miller bira alalım, diyordum ki,

7.95'e bir kutu dondurma almasın mı?.

"Oysa bira ile bu gece, dondurmayla olduğundan daha çekici olurdun" demiş bulundum.

Ve kavga başladı....


--------------------------------------------------------------------------------

Kadın çıplak, yatak odasındaki aynadan kendine baktı.

Gördüğünden pek memnun kalmamıştı ki, kocasına dönüp, -"Korkunç görünüyorum; yaşlı, şişman ve çirkinim!!" dedi ve devam etti:

-"Hadi bana bir iltifat yap, buna ihtiyacım var!!.'

Kocanın cevabı: "Gözlerin iyi görüyormuş !!."

Ve kavga başladı......


--------------------------------------------------------------------------------

Karımı restorana götürdüydüm.... Garson, her nasılsa, önce benim siparişi aldı.

"Ben ızgara bonfile alacağım, az-orta pişmiş lütfen."

"Deli danadan korkmaz mısınız?" dedi,

"Cık, dedim o kendi siparişini kendi verir!."

Ve kavga böyle başladı...


--------------------------------------------------------------------------------

Mezunlar yemeğinde karımla masadayız,
Yandaki masada, sarhoş, elindeki kadehi çevirip duran kadına bakakalmışım.

Karım sordu, - 'Onu tanıyormusun?'

-'Evet,' dedim, 'Eski flörtüm. Duydum ki yıllar önce ayrıldığımızda içmeye başlamış, o zamandan beri kendisini ayık gören yokmuş"

'Hadi canım!' dedi karım, "amma uzun kutlamış!!'

Ve kavga böyle başladı...


--------------------------------------------------------------------------------

Emekli olduğumun ertesi, Sosyal Sigortalar'a gidip muüracaatımı yapayım dedim.

Masadaki memure, yaşımı teyit etmek için ehliyetimi istedi.

Ceplerimi karıştırdım, cüzdanımı evde bırakmışım!.

Kadına dedim ki "Bir koşu eve gidip getirebilirim!".

"-Yok canım", dedi kadın , " Gömleğinizi açın lütfen!"... Düğmeleri açtığımda, kıvırcık, kırlaşmış göğüs

kıllarıma bakıp, "bu kır renk, benim için kanıt olarak yeterli!" dedi ve müracaatımı aldı.

Eve döndüğümde, sigortalarda başıma geleni karımla paylaştım.

"Pantolonunu da indireydin keşke!" dedi "maluliyet de bağlarlardı belki!"

İşte kavga böyle başladı...


--------------------------------------------------------------------------------

Oturmuş TV de kanallar arası zaplarken, yanıma oturan karım sordu:

-"Ne varmış bakiim TV'de?"

'Toz.' dedim,

Ve kavga başladı...


--------------------------------------------------------------------------------

Karım, yaklaşmakta olan yıldönümümüz için çaktırmadan ayak yapıyordu ..

"Üç saniyede hızla 0 dan, 100 ye çıkabilen bir nesne istiyorum" dedi,

Bir baskül aldım ona!.

İşte kavga böyle başladı...

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

KADINLAR BUNDAN GÜZEL ANLATILAMAZ


Son zamanlarda pek bir şey yazmadım , son zamanlardaki iş yoğunluğum beni yazmaktan uzaklaştırdı .
Yine de , bir gülümseme göndereyim size ...

Bir arkadaşımın yolladığı bir şakayı paylaşayım en azından.
Belki yeniden yazma yolunda beni de harekete geçirir....

Yaşlı adam ölüm döşeğindeydi... Artık son dakikalarını yaşıyordu...
Hasta yatağında yatarken birden mutfaktan gelen kokuyu duydu, en sevdiği çikolatalı kurabiyelerin kokusu...
Birden gözleri aralandı, Kendini ayağa kalkacak kadar güçlü hissetti...
Bu şaşılacak bir şeydi, ölmek üzere olan adamı ayağa kaldırmaya kurabiyelerin kokusu yetmişti...

Duvara tutunarak merdivenlere kadar yürüdü... Basamakları ağır ağır inerken sanki mutfağa değil hayata yaklaşıyor gibi heyecanlıydı.. .
Nihayet mutfak kapısına kadar geldi... İşte masanın üzerindeki tepside onlarca çikolatalı kurabiye, tam karşısında duruyordu...
Son gücüyle masaya yaklaştı, o kurabiyelerden bir tane ağzına atabilse sanki ömrüne ömür katılacaktı...
Bir tane almak için elini uzattı...
Ama birden, karısı yetişti ve eline vurdu:

"Çek elini bakayım... Onlar cenaze için ..."

Bunu okuduğumda aklıma kim gelebilir dersiniz ?
Tabii ki sevgili eşim...
Öyle bir şeyi o durumda ben yapsam eminim ki elime vurur ve
"-Dokunma sakın ..Onlar cenaze için " derdi mutlaka..

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Tüketici şikayetlerinden seçmeler....


Yurdun dört bir yanından firmalara yönelik gelen tüketici şikayetleri güldürmeye devam ediyor. Tüketicilerin 'turkhukuksitesi.com' adlı internet sitesinde yayınlanan şikayetleri, yapılan inanılmaz hata ve çılgınlıkları gözler önüne seriyor.
İşte insanı güldüren şikayetler:


"- Erzincan'da aşırı sıcaklardan bunalan bir ev hanımı raflarını çıkardığı buzdolabının içine minder koyarak oturmuş. Kapısı açık kalan buzdolabının kompresörü bozulunca "İyi soğutmuyor" diyerek üründen şikayetçi olmuş.

- Diyarbakır'da fritöz alan bir müşteri, ürünün ilk kullanımda eridiğini görünce firmanın yolunu tutmuş. Büyük bir hırsla içeri giren müşteri, elindeki erimiş fritözü göstererek kendisine arızalı mal satıldığını söylemiş. Fritözü gören satış görevlisi nasıl kullandığını sorunca adam anlatmış;
-"Ocağı yaktım, fritözü üzerine koydum. İçine yağ koydum. Ama yanmaya, erimeye başladı." Satış görevlileri müşteriyi kusur kendisinde olduğu için ürünü değiştiremeyeceklerine ikna etmekte oldukça zorlanmış.

- Bulaşık makinesi her işe yarar. Servis elemanları Türkiye'nin dört bir yanından gelen "Bulaşık makinem tabakları, bardakları çiziyor ya da şu boşaltmıyor" şikayetlerini incelemek için gittikleri evlerde müşterilerin ıspanak, lahana gibi yıkanması zor sebzeleri bulaşık makinesinde yıkadıklarını, hatta salça yapmak için domatesleri bulaşık makinesinde yumuşatanlar olduğunu görünce şoke olmuşlar. Sebzelerdeki kumun, su çıkış borularını tıkadığı ya da makinenin içinde kalarak bulaşıkları çizdiği, bunun da arızaya yol açtığı ortaya çıkmış.

- Mersin'de son model bir ütü alan tüketici, elektrikler kesilip işi yarım kalınca elektriksiz ütü yapmanın yöntemini keşfetmiş! Ütüyü ocakta ısıtarak işine devam etmek isteyen ev hanımı, ütünün gövdesinin yanması üzerine bayisine başvurarak, ütünün değiştirilmesini istemiş.

- Şanlıurfa'da bir müşteri, satın aldığı mikrodalga fırında yumurta kaynatmayı denemiş. Deneme basınç nedeniyle yumurtanın patlamasıyla sona ermiş. Mikrodalga fırının infilak etmemesi şans olarak değerlendirilirken müşteri, "Yumurta bile kaynatamıyor. Bu fırını ne yapayım? Paramı geri verin" diyerek bayisine fırını iade etmeye kalkmış.

- Mersin'de fırının içinde elbisesinin yandığını söyleyen bir müşteri teknik servisi çağırmış. Elbisenin yanarak fırının içine yapışmasından muzdarip tüketiciye, fırınında sadece yemek pişirmesi önerilmiş. Fırının içinde çamaşır kurutma vakalarına sıklıkla rastlayan servis elemanları ayrıca çok sayıda beyaz eşya sahibinin fırınlarının içini mutfak dolabı olarak da kullandığına tanık olmuş. İçinde unutulan şeker, elbezi, mutfak önlüğü gibi malzemelerin yanması sonucu fırınların kullanılamaz hale geldiği belirlenmiş.

- Diyarbakır'da ise buzdolabının içini aydınlatan ışığı yetersiz bulan bir vatandaş, içine birkaç mum yerleştirerek kendince sorunu çözmüş. Ancak mum buzdolabının tavan kısmını yakınca üründen şikayetçi olmayı ihmal etmedi.

- İstanbul'daki bir müşteri de kettle'ının (su kaynatıcı) eridiği şikayetiyle servise başvurmuş. Kettle'ın elektrik ile çalıştığını bilmeyen müşterinin ocağın üzerine su ısıtıcısını koyarak suyu ısıtmaya çalıştığı anlaşılmış. Ocaktaki ateşin erittiği kettle'in yenisi ile değiştirilmesinde müşteri çok ısrarcı olmuş. İstanbul'daki başka bir müşteri de elektrikli karıştırıcıyı tencerenin içinden çıkarmadan yemek pişirmiş. Alet eriyince de şikayetçi oldu.

- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki tüketici toplantısında bir kişi, buzdolaplarının sebzeliklerinin daha büyük olması gerektiğini söylemiş. Bu talebinin nedeni sorulduğunda, "Yaz ayları çok sıcak geçiyor. Ayakkabılarımızı içine koyup soğutuyoruz. Sebzelikler büyük olursa daha çok ayakkabı soğutabiliriz" cevabını verdi.

- Elazığ'ın Maden İlçesi'nde mağarada oturan bir vatandaş, aşırı sıcaklardan bunalarak klima almış. Mağarada elektrik bulunmaması sebebiyle dışardan kaçak elektrik çekmiş. Yetersiz olan elektrik klimanın performansını bozunca tüketici, klimanın randımanı düşük diye şikayette bulunmuş.

- Bir bilgisayar firmasına müşteriden gelen şikayet: 'İlk disketi sürdüm, ikincisini sürerken çok zorlandım üçüncüsü asla içeri girmiyor.'

- Yeni aldığı bilgisayarın çalışmadığını ileri sürerek firmaya başvuran kadın sürekli, 'Ayak pedalına basıyorum basıyorum makineden hiç ses gelmiyor' demiş. Ayak pedalı'nın fare olduğu ortaya çıkmış.

- Bir bilgisayar firmasının müşterisi dokümanı yazıcıya aktaramadığından şikayet etmiş. 'Bilgisayar yazıcıyı görüyor mu' sorusuna karşılık 'Ekranı yazıcıya doğru çevirdim ama hala görmüyor' cevabını vermiş.

- Firmayı arayan bir müşteri, bilgisayarının faks çekememesinden şikayet etmiş. 40 dakikalık telefon görüşmesi sonucunda adamın kağıdı monitöre dayayıp 'Gönder' tuşuna bastığı ortaya çıkmış."

(İhlas Haber Ajansı)

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

DÜNYA SALAKLIK TARİHİNE GEÇENLER

Uzun zamandır ortalıkta çok dolaşan bir başlık bu..
Gerçekten garip ve "Yok canım..Bu kadar da olmaz" dedirten cinsten salaklıklar..















Marko ve Roberto de Solisa adlı iki kardeş, birbirleriyle pek iyi geçinemiyorlardı. Roberto'nun sık sık kendisiyle dalga geçmesine dayanamayan Marko, kardeşini, kafasına sıktığı tek kurşunla öldürdü. Bu basit bir cinayet gibi görünebilir. Ancak gerçek öyle değil. Çünkü Marko ile Roberto aynı dolaşım sistemini paylaşan yapışık ikizlerdi. Roberto'nun ölümünden 5 dakika sonra, kan dolaşımı duran Marko da öldü.

Amerikalı bir genç, bunalıma girerek 10. kattan aşağıya atladı. Aynı binanın 9. katında, gencin, birbirleriyle sürekli kavga eden anne ve babası oturuyordu. 8.katta ise intihar eden gencin hayatını kurtarabilecek çelik bir ağ vardı.

Gencin intihara kalkıştığı sırada, 9. katta anne ve babası yine kavga ediyordu. Eşine iyice sinirlenen baba, elindeki av tüfeğinin tetiğine bastı. Anne kendini yere atarak hayatını kurtardı, ancak tüfekten çıkan saçmalar, o sırada 9. katın hizasında bulunan gencin başına isabet etti.


• Bayan Carson Amerika'nın New York kentinde yaşıyordu.. Birgün eğlenmek için cenaze işleri yapan bir şirketle anlaştı. Sirket eve telefon etti ve Bayan Carson'un kalp krizi geçirip öldüğünü söyledi . Aile hemen koştu. Bu sırada tabutun içinde yatan Bayan Carson birden doğruluverdi. Kızı o anda kalp krizi geçirip öldü...

Romollo Ribaldo işsizdi. Pisa kentinde oturan 42 yaşındaki bu Italyan bir gün, tabanca ile intihar etmeye hazırlandı. Eşi onu engellemek için dil döktü.. Sonunda Romolo ağlamaya basladi ve intihardan vazgeçip silahını yere fırlattı. Ateş alan tabancadan çıkan mermi eşine isabet etti ve eşi öldü...

Kansas Wichita'daki polis,havaalanı otelinde 22 yaşında bir adamı sahte 16 dolarlık iki banknotu kullanmaya çalışırken yakaladı.

Güney Afrika Johannesbur'da iki adam birbirlerinin kafası üzerine koydukları bira kutularına ateş ederlerken birisi arkadaşının yüzüne ateş etti.Adam ağır yaralandı.

Bir şirket,çalışanlarının iş başında güvenli gözlük kullanmalarını teşvik etmek için özel bir film izletti.Kanlı iş kazalarını gösteren film o kadar canlıydı ki 25 kişi odadan kaçtı.13 işçi bayıldı.ve işçilerden biri sandalyeden düşerek kafasını yardı.

Washington'da bir suçlu hapishaneden kaçtı.Birkaç gün sonra kız arkadaşıyla yemeğe gitti.Ama uzun süre geri dönmeyince kız arkadaşı merak ederek polise haber verdi.Polisler adını duyunca kim olduğunu anladılar ve yakaladılar.

• *Michigan lonia'da sarhoş bir hırsız,iki hizmetçi kızdan nakit para istedi,kızlar parayı vermeyi reddedince adam polis çağıracağını söylerek onları korkutmaya çalıştı.Kızlar aldırmayınca adam gerçekten polis çağırdı ve tutuklandı.

Arizonalı bir adam kelepçelerle oynarken kendini kelepçeledi ve anahtarı bulamadı...Kendisini kurtarmak için çilingir çağırmak yerine polisi arayınca başı belaya girdi...Onu kelepçeden kurtaran polisler, ödenmemiş bir kefalet borcu bulunduğunu belirleyince onu yeniden kelepçelediler...

Chevrolet, yeni model arabası için "Nova" ismini buldu ama sonra arabayı Latin Amerika'da satamayacakları anlaşıldı... Çünkü "Nova", İspanyolca'da "gitmez" anlamına geliyordu.


Meksika'daki bir sağlıklı yaşam merkezinin sahibi, vasiyetine mezarlığın sigara içilmeyen bölümünde gömülmek istediğini ısrarla ekletmeye çalıştı

1985'de New Orleanslı cankurtaranlar o yıl şehrin havuzlarında kimsenin boğulmamasını kutlamak için bir parti verdiler. Partide konuklardan biri boğuldu.


• 1983'de mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir kadın polislere eğer onu bırakmazlarsa morarana kadar nefesini tutacağını söyledi. Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten ölünceye kadar nefesini tuttu.


Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Uçtu uçtu kadı uçtu...


Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda eski siyasetçilerden birine ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş. Eski siyasetçi de soruyu yönelten kişiye:

- "Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun " demiş.


Eski siyasetçinin anlattığı fıkra şu:

Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış.

Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var...

Karakuşi Kadı, fırıncıya:

- 'Ben bunu aldım' demiş.
Kadıya itiraz edilebilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.

Az sonra ördeğin asıl sahibi gelmiş:
- 'Hani bizim ördek?'

Fırıncı boynunu büküp:
- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş.
Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...

Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.

Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.

Kadı , sırayla şikayetlerini sormaya başlamış ...

Ördeğin sahibi,

- 'Bu adam ördeğimi iç etti' diye şikayet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:

- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'

Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış:

- 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ' Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş.

Daha sonra , gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa şikayetini sormuş. Gayrimüslim vatandaş ta olanı biteni anlatmış.
Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:

- 'Her kim ki bir gayrimüslimin iki gözünü birden çıkara, o müsülmanın da tek gözü çıkarıla...

Davacı gayrimüslim vatandaş :
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca

Karakuşi Kadı,

- 'Şimdi ne olacak tabii ki fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de kitap hükmünce onun tek gözünü çıkaracağız.

Bunu duyan gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, böylece fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:

- 'Tamam' demiş,
'Karını bir günlüğüne bu adama vereceksin, düşen bebeğin yerine yeni bebek koyacak.'

Böyle olunca , karısı bebeğini düşüren adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.

Kadı son olarak , dönmüş Yahudi'ye sormuş :

- 'Senin şikáyetin nedir bre?'...

Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,
- 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !'
Eski siyasetçi bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek,
-"Kıssadan hisse" demiş . Ananı öpen kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?..







Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

BOLUSPOR 'LU LÜTFÜ HOCA 'DAN BOLU FUTBOL VE VOLEYBOL TAKIMLARI İÇİN ETTİĞİ DUA VİDEOLARI ...

Oldukça eski bir video-haber idi bu.. Lütfü Hoca , bu defa da 21 şubatta medyaya düşen ve aşağıda izleyebileceğiniz videolarda da görüldüğü gibi Bolu Belediyespor Bayan Voleybol takımının galip gelmesi için maç öncesi yaptığı dua medyanın büyük ilgisini çekince geçen yıl futbol için ettiği dua da yeniden gündeme geldi.
Şimdi gelin , önce Futbolcular için , sonra da , geçtiğimiz hafta içinde voleybolcular için yapılan dua seramonilerini izleyelim:

Dinleyelim Lütfü Hoca'yı :








Lütfü Hoca , bu defa da , Bolu Belediyespor Bayan Voleybol takımının Anadolu Üniversitesi ile yapacağı maç için takımı yolcu ederken yine bayan voleybolcular için dua etti .
izleyelim :



Haberini de , 21 Şubat 2009 günlü Hürriyet Spor ' dan izleyelim isterseniz:

" Lütfü Hoca bu kez 2'inci Bayanlar Voleybol Ligi'nde son sırada bulunan Bolu Belediyespor için dua okudu.
Dün, 17 Temmuz Spor Salonu'nun soyunma odasında slip mayoları bulunan sporcular sandalyelere oturarak, Lütfü Hoca'nın okuduğu dua için el açtılar.

Lütfü Hoca besmele çekerek,

-"Ya rabbel alemin, şu anda güzel bir mekanda, güzel insanlarla birlikte kapına çıkmak üzere hazırlandık geliyoruz.


Senin en çok hoşuna giden kapına gelenlerdir. O kapıya dualar ile geliyoruz. Lütfen kabul eyle, kızlarımızı başarılı eyle yarabbi.


Değerli özlerle, güzel sözlerle, güzel yüzlerle, uygun hareketlerle karşındayız. Ellerin semaya, dillerin duaya, gönüllerin mevlaya açıldığı şu güzel saatte sana açılan elleri, sana açılan gönülleri, sana sena edenleri, bilhassa filenin sultanlarını halisi niyetinden vasıl eyle yarabbi.

Ya ilahel alemin, teknik heyetimize güzel taktik vermeyi, sahaya yayılmayı, karşıdan gelen topları güzel disiplinle kesmeyi, pasörümüzden güzel havaya topu kaldırmayı, çivicimizi de güzel çivilemeyi kendisinden nasip eyle yarabbel alemin.

Yavrularımızı başarılı eyle, her türlü tehlikelerden, musubetlerden, felaketlerden, kem gözlerden nazarlardan muhafaza eyle yarabbel alemin
.
Her türlü tehlikeden, tekmeden, çakmadan, sakatlıktan muhafaza eyle yarabbel alemin.

Filenin sultanlarının başarılı olabilmesi için El Fatiha"
diye dua okudu.

Duanın okunması sırasında el açan sporcular, Lütfü Hoca'nın yanında oturan Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz ve Emniyet Müdürü Mehmet Yazıcı'nın yüzlerinde tebessümler oluştu.

Bazı sporcular gülmemek için dudaklarını ve formalarını ısırırken, bazıları da elleriyle yüzünü kapadı. Sporcular daha sonra pasta keserek yediler."


( NOT : Gerek futbol takımının , gerekse voleybolcuların , duanın ardından yapılan maçları kazandığını söylersek , şaka yaptığımız düşünmeyin.. Gerçekten de kazandılar.. )
Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Akıllı olun , zeki insanlarla uğraşmayın .Yoksa...

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak:
'Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!'
Öğrenci:
'O zaman ben uçuyorum...'
Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda o öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.
Yalnız sınavda o öğrenci, tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.
Profesör o öğrenciye:
-Sana son bir soru soracağım , demiş.
'Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?'
Öğrenci:
'Para olan çuvalı seçerdim...'
Professor:
'Ben akıl olan çuvalı seçerdim...'
Öğrenci:
'Normal! Kimde ne eksikse onu seçer...

Profesör cok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine ' Öküz ' yazmış.

Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.
Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış :
"Sayın profesör, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.' "

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

İŞTE HAYAT BÖYLE GEÇİYOR.....


Ne münasebet

Ablam evlenmeden önce saatlerce odamıza kapanır, sigara ve kahve ikilisi eşliğinde sırlarımızı dökerdik. Böyle anlardan birinde, kısık sesle "Müzik açalım mı? Babam yan odada, bizi dinliyor olabilir." dedim. Yan odadan gelen ve hala hatırladığımızda bizi kahkahalara boğan ses:
- "Ne dinleyecem sizi beee!"

Yanlış telefon

İşe giderken cep telefonumu evde unutmuşum, ama televizyon kumandasını almayı ihmal etmemişim.

Çocuklar kimden?
Annemle babam tartışıyor. Tartışma esnasında annemin kafası o kadar çok karışıyor ki, kendisini aldatmakla suçladığı babama "O çocuklar benden mi??" diyor! Zaten tartışma o anda bitiyor, gülmekten tabii.

Nur topu

İşyerinde küpe takan erkek arkadaşımıza babasından yorum: "Bir zamanlar nur topu gibi oğlum vardı; nuru gitti, topu kaldı!"

Düz mantık

Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında '' Bu da '' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız.

Toplamda
Geçen gece nöbetteyken acile 3 yaşında, para yutmuş bir hasta geliyor. Babasına ne kadar yuttuğunu soruyoruz; "1 YTL" diyor. Yapılan tetkikler sonucunda bir adet 50 Kuruş ve iki adet 25 Kuruş tespit ediyoruz. Baba bir şekilde haklı olduğu için sadece aramızda gülüşerek konuyu kapatıyoruz.

Helallik

Tatile giden, hayat dolu yaşlı teyzemiz güya helalleşiyor. "Hadi çocuğum, hakkınızı helal edin, hayat bu; siz ölürsünüz ben göremem, veya siz kör olursunuz beni göremezsiniz..."

Köpük köpük
8 yaşımdaki yeğenim "Dayı nasıl oluyor da renkli sabundan beyaz köpük çıkıyor?" diye sordu. "Dur bir düşüneyim." dedim, hala düşünüyorum...

Araba sevdası

Annem arabasını torpidosu için dantel örecek kadar çok seviyor. Geçenlerde arabayı çarpmış ve farı kırılmış. Babamın anlattığına göre trafik polisinin önünde "Yavrumun gözü çıktııııı!" diye ağladığı için polisler heyecanlanıp ambulans çağırmışlar.

Hevesli
Kardeşime araba kullanmayı öğretiyorum. Çok hevesli... Bana; "Abi çok kolay yaa, aynı bilgisayar oyunu gibi!" diyor.
Cevabım; "Hııı... Ama bunun oyundan farkı şu: Burada tek canın var..."

Potansiyel müşteri

Kırmızı ışıkta durduğum anda yanımdan iki motosikletli ışık hızında ve tek tekerlek üzerinde geçti. Ben ağzım açık olayı izlerken yanıma yanaşan 112 ambulansından doktor camı açtı ve bana:
''Gördün mü bizim müşterileri... Hey maşallah!'' dedi.

Un merakı

Komşumuzun kızı önce fırıncıya kaçtı. Geri geldi, 5 ay sonra un fabrikasının sahibine kaçtı. Bunlara annesinin yorumu; "Ben bu gızı una doyaramadım!"

Sütün faydaları

Sabah erken okula gidecek oğlumu uyandırmadan önce, kalkar kalkmaz içsin diye hazırladığım sütün bardak ebadını o kadar abartmışım ki, henüz uyanmaya çalışan, tek gözü açık oğlumdan gelen cümle:
-"İneğin kendisini getirseydin bari."

Emniyet kemeri

Nişantaşı-Kadıköy dolmuşu için bekliyoruz. Bir taksi geliyor dolmuş yerine. Ön koltuğa oturan kadın her normal insan gibi emniyet kemerini takıyor. Ancak şoför amcamız emniyet kemerinin iyice ortaya çıkardığı dekolteye bakmaktan yola bakamadığı için bir müddet düşünüyor ve içini çekerek kadına sesleniyor.
-"Abla, çıkar emniyet kemerini, böylesi daha emniyetli hepimiz için."

Arabam çalındı

2 gece önce arabasını otoparkta unutup eve dolmuşla dönen ve sabah "Arabam çalındı!" diye ortalığı kasıp kavuran salak benim.

Kayıp aranıyor

Çok sevdiğimiz dedemi kalp krizi sonucu kaybettik. Sevilen bir esnaf olması sebebiyle cenazesine oldukça büyük bir kalabalık katıldı. Biz taziyeleri kabul ederken uzun süredir görmediğim bir arkadaşım beni gördü ve geldi. "Bu kalabalık da ne böyle?" diye sorunca gayet normal bir şekilde
- "Dedemi kaybettik." dedim.
Cevabı beni o an bile krize sokmaya yetti: '
-'Bu kadar insan bir dedenizi hala bulamadınız mı?''

Giyim kuşam

Lacivert ceketi, gri pantolonu, kahverengi ayakkabısı ve siyah kemerini bir arada giyen babama annemin yorumu: "
-Toplama bilgisayar gibi olmuşsun!"

Cadaloz kaynana

İş arkadaşımın düğünündeyiz. Nikah kıyılıyor, imzalar atılıyor, gelin ve damadı tebrik etmek için ayağa kalkıldığında elektrikler kesiliyor. Biz hep beraber
- "Aaaa!" diye tepki gösterirken, arkadaşımın annesi oldukça yüksek sesle düşüncesini dile getiriyor.
- "Oğlumun daha ilk dakikadan hayatı karardı."

Direksiyon eğitimi

Sene 1993. Sevgilime (şu an karım olur kendileri) araba kullanmayı öğretiyorum. İzmir'in o zamanki halini bilenler bilir. Üçkuyular-Narlıdere yolu şimdiki gibi değil. Sakin... Stres olmasın, panik yapmasın diye çok karışmamaya çalışıyorum. Ayrıca çok sakin bir ses tonuyla konuşuyorum. Direğe 3 santim farkla geçiyor benim güzel sevgilim. "Direğe çok yakın geçtin hayatım." diyorum.
Cevap: - "Hangi direğe?"
(Gökten düşen bir yazı...
Bana da paylaşmak düştü..)

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

ERKEKLERİN KADINLARDAN RİCASIDIR



(Yakarış)
Pembe dizilerdeki sahte aşk nağmelerini bizden de duymaya çabalamayın çünkü onlar gerçekten rol yapıyor ve kabak bizim başımıza patlıyor.

Bir SMS gönderdiğiniz zaman ilk 10 saniyede cevap gelmeyince ikinci SMS'te 'Orda mısın???' diye sormayın. Kesinlikle oradayızdır..!

Mağazada gelinliklere bakıp 'Aaaa ne güzeeel' dediğinizde onun bizim için bir anlamı yoktur. Bizi duygusuzlukla suçlamayın. Gelinlik sadece kızların hayalidir erkeklerin değil!!!

Saçlarınızı boyattığınızda bunu fark edemezsek anlayın ki yakışmamıştır ve bu bizim suçumuz değildir.


Çoğu erkek ısrardan ve bir şeyi ikinci kez duymaktan nefret eder; mutlaka ilk söylediğinizi anlamışızdır ama işimize gelmiyordur, lütfen bize geri zekalı muamelesi yapmayın.

Alışveriş yapmak hiç zevkli değildir ve asla zevkli olmayacaktır.

'Beni seviyor musun?' diye sormayın. Emin olun ki sevmiyor olsak yanınızda bir saniye bile durmayız…

Bizden sizinle aynı üzüntüyü yaşamamızı ve size tuvalete kadar eşlik etmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın görevidir.

Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor, yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın.

Biz erkekler gerçekten basitizdir. Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında sadece acıkmışızdır ve sadece ekmeği getirmenizi istiyoruzdur.

Bundan 'ekmek niçin masada değil' diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın zira tüm erkekler edebiyatçı değildir…

Eğer farkında olmadan 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle diğer anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın…

Biz farklı anlamlar taşıyan dolaylı, mecazlı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin ve bizi yormayın…

Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız ki büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır. Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruzdur.

En karmaşık durumda bile bizim için temel kural şudur: 'En kolayını seç'.
Bizden komplike şeyler beklemeyin.

Erkekler genelde sadece ana renkleri görürler. Mesela, şampanya bir renk değil, bir içkidir bizim için.

Sarımsı Yeşil, Açık Yeşil Likör yeşili, Çimen Yeşili, Kireç Yeşili, Yay Yeşili, Orta Deniz Yeşili ..

Yukarıda saydıklarınız vallahi hepsi yeşil işte..!
Lütfen bizi zorlamayın...!

Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını bilmiyoruzdur, lütfen sormayınız .
Ayrıca uyum diye bir şey yoktur ve sırf uyum için giyeceğiniz şeyleri 1 hafta önceden tasarlamanız tamamen sizin takıntınızdır. Mavi kotun üstüne her renk ve desen blüz giyilebilir.

Kırmızı tokanız var ve sırf bu tokaya uyum sağlaması için lütfen kırmızı takım elbise almaya bize mağazaları dolaştırmayınız..!

Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak gerçekliğinin icrasıdır…

Bizi anlamaya çalışın; ancak bizi anlama işini lütfen fazla abartmayın çünkü çok kolay anlaşılır erkekler.

Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin.
Temiz bir evden ziyade bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır…

Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor ve her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi bozar…
Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş ve hatta sadece bir eş lazımdır.
Temizlik bir temizlikçi tarafından da yapılabilir ama bazı şeyler temizlikçi ile yapılmaz… Yapılmamalı da. Bizi zorlamayın..!

Aylarca süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz, mutlaka bir doktora gidin.

Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim yok!!!' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin…

30 civarında ayakkabınız ve dolaplar dolusu elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir.

NOT: Bunu tanıdığınız tüm kadınlara okutun ; bir kere de olsa erkekleri anlasınlar. Mümkün olduğu kadar çok erkeğe de okutun ki, onlar da yalnız olmadıklarını bilsinler…


Hep kadınlar ne ister diye sorup duruyor herkes ,erkekler ne düşünür ne ister diye niye sorulmaz ki ........İşte erkeklerin ne düşündüğü.. Hadi buyurun bakalım

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

HAFTANIN ŞAKASI .....


Her şoförün kabusudur trafik polisleri ...

Ne zaman nerede durduracakları hiç ama hiç belli olmaz...

Eğer bu trafik polisi bir şeyi kafasına koymuşsa onu mutlaka gerçekleştirmenin yoluna gider...

İşte bu da o polislerden biri...

Trafik polisi arabayı durdurmuş ve eğilip sormuş:
-Ehliyet ruhsat lütfen
-Tabi buyrun demiş şoför ve uzatmış.
Polis bakmış bi problem yok :
- emniyet kemerini taktınız mı? hız limitini ve kurallara uyuyormusunuz?
Şoför;
- kemerim takılı, hiç hız limitini aşmam ve tüm kurallara uyarım ve hiç cezam yok
-Pekii , çevre vergisi pulu?
-Burada, buyrun
-İlk yardım çantanız var mı? demiş polis.
-Tabii deyip bagajı açmış adam.
Polis bakmış içinde eksik yok:
-Yangın söndürücü?
-Burada buyrun.
-Zincir?
-Derhal çıkarayım; buyrun.
Polis daha sonra tekrar sormuş:
-arabanızın silecekleri, diğer tüm donanımları düzgün çalışıyor mu?
"-evet
" demiş ve tek tek hepsini çalıştırmış açmış motoru bile göstermiş adam.
Polis son kez umidini yitirmiş bir ifade ile sormuş
-arabanızın teyibi çalışıyor mu?
"-çalışıyor
"demiş Şoför
Peki demiş polis;
-Mezdeke kaseti var mı?
Şoför çok şaşırmış.
-Evet o da var buyrun " demiş.
Polis: iyice şaşkın bir halde
"-Tamam siz onu takın teybe ve sesini biraz açın " demiş ve başlamış oynamaya.
Şoförün şaşkınlığı daha da artmış ve dayanamamış sormuş.
-Hayrola memur bey?

Polis cevap vermiş:
-Ee eşşek değilsin ya , artık takarsın bi 20 milyon...

Ülkenin belli bir kuruluşunun değil , hemen hemen tümünün bir yarasıdır rüşvet..
Almaya da yatkınız , verip işi " halletmeye de "..
Dürüst çalışanları tenzih ederiz ,iyi bir hafta sonu dileğiyle ...
Yüzünüz hep gülümser inşallah ...

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!
Web Analytics