DOSTLUĞUN VE SEVGİNİN GÜCÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DOSTLUĞUN VE SEVGİNİN GÜCÜ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sevgiyi canlı tutmak





Bu akşam eve geldiğimde,  Eşim akşam yemeğini servis ediyordu.  Elini tuttum ve ona söyleyeceğim şeyler olduğunu söyledim.  Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. 
Ve  gözlerinde o korkuyu gördüm.
Bir anda kasıldım ağzımı açamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.
Bir cevap veremedim , buna çok sinirlendi elindeki çatal bıçakları fırlattı. Bana bağırdı ve adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün gece ağladı. Farkındaydım,  Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek bir şey söyleyemeyecektim.
 Ben Jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.

Bu vicdan azabıyla bir evlilik sözleşmesi hazırladım. Evi, arabayı ve Şirketin 30%' unu  ona verecektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu kadın bana yabancı olmuştu.

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

kızılderili atasözleri

 
KIZILDERİLİLER ..

 AMERİKA  KITASININ  GERÇEK SAHİPLERİ .. KİMİSİ ONLARIN BERİNG  BOĞAZI  DONDUĞUNDA ALASKA ÜZERİNDEN AMERİKA  KITASINA  GEÇMİŞ OLAN TÜKLER OLDUKLARINI İDDİA EDER..

KIZILDERİLİ ATASÖZLERİ ...YÜZYILLAR ÖNCESİNDEN , SANKİ  BUGÜNLERE ÖĞÜT VERİRLER


Ağlamaktan korkma!
Zihindeki ıstırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir




Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim.
 Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim.
Sana uymayabilirim.
Yanımda yürü ki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz.

Ute Boyu




Aşkı tanıdığında, Yaratıcı'yı da tanırsın.
Fox Boyu



 

Avlayacaksan en zayıf geyiği avla  ,
Çünkü sağlam olanlar yeni neslin devamını sağlayacaktır




Barış ve mutluluk her anda mevcuttur.
Barış ve mutluluk her adımdadır.
 Ruhun meseleleri için siyasi çözümler yoktur.



Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi çarığının içine bak.
Sauk Boyu


Bir düşman çok, yüz dost azdır.
 Hopi Boyu




Bir kere "Al şunu" demek, iki kere "Ben vereceğim" demekten iyidir.



Biz ağaçlara zarar vermek istemeyiz. Ne zaman onları kesmemiz gerekse, önce onlara tütün ikram ederiz.
 Odunu asla ziyan etmeyiz, lazım olduğu kadar keser, kestiğimizin hepsini kullanırız.
Eğer onların hislerini düşünmez ve kesmeden önce tütün ikram etmezsek, ormanın diğer bütün ağaçları gözyaşı dökecektir, bu da bizim kalbimizi yaralar.



Bütün Kızılderililer her yerde durmadan dans etmelidir.
 Önümüzdeki ilkyaz Yüce Ruh gelecek. Bütün av hayvanlarını geri getirecek.
Avdan geçilmeyecek bu topraklarda.
Bütün ölü Kızılderililer geri gelecek ve yeniden yaşayacaklar.

  Wovoka Boyu





Doğum yapan her şey dişidir.
Kadınların ezelden beri bildiği kainatin dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere degişmeye başlamış olacaktır.

08.03.2007 Mohawk Boyu





Dur, dinle.
 Hep konuşursan hiç bir şey duyamazsın.




Dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır.
Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür.
Ve her insan bir görevle yaratılmıştır.




Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap !
Eğer onu yenersem utanç duymayayım.

Apache Boyu



Eğer bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu geçmişse o ülkede güneş batıyor demektir.

Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz.
  Sadece bir kişiye yardım et !
 Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum, insanlar bu yolu öğrenecekler.




Eğer sorsanız: 'Sessizlik nedir?'
Cevap veririz: O Büyük Ruh' un sesidir.

Yine sorsanız: 'Sessizliğin meyveleri nelerdir?'
Cevap veririz: Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı.




Fakir olmak, şerefsiz olmaktan daha küçük bir meseledir.




Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz.





Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver.



Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil.
 Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal.

Lumbee Boyu



Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki?
Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir.
 Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur.
Her şey birbirine bağlıdır.  Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.





Her şey halkadır.
 Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz.
 Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.




Herbirimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.



İhanet arkadaşlık zincirini karartır, fakat vefa onu her zamankinden parlak yapar.





İlkbaharda usul usul yürü; toprak ona hamiledir...



İnsan iki ruhludur .
içinde bir iyi köpek birde kötü köpek kavga eder.
Hangisini daha çok beslersen o kazanır





İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

29




İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.




Kartalı vuran kendi tüyünden yapılmış oktur.




Kaybetmeyi ahlaksız bir teklife tercih et.
İlkinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

mynet





Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Eridu Bilgelerinin Sözü (Mezopotamuya , 2400 yıl önce )








Şöhret kazan,


Bir servet elde et,


Komşularından daha büyük bir ev yap,


Sabahtan akşama kadar ülkeni baştan başa dolaş,


Çocuklarınla gurur duy,


Düşmanlarını öldür,


Kralın sağ tarafında otur,


Tanrıların rahmetini kazan,


Sen kendinde hükümdar ol,






Hiçbirisi , sevdiğin kadına duyduğun  sevgi kadar anlamlı olmayacaktır.



Gülzade Kahveci facebook sayfasından alıntıdır
Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

SARIMSAK TARLASI ... ( gerçekten hakiki bir dostunuz var mı ? )







Genç adamın biri,

Dermiş babasına her gün;

'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'

Baba, itiraz eder,

Olmaz öyle çok dost .....!

 hakikisi

Belki bir, belki iki,

Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...

Devam eder durur konuşma...

Aralarında başlar bir tartışma...

Karar verirler bir sinava,
Dostun hakikisini anlamaya...

 Bir akşam bir koyun keserler ,

Ve koyarlar çuvala.

Baba der ki ogluna, 'Hadi al bu çuvalı, götür şimdi dostuna'.
 Çuvaldan kanlar damlamakta, Sanki öldürmüşler de bir adamı ,

 Koymuslar çuvala,

Dıştan
böyle sanılmakta.

 Delikanli sırtlar çuvalı, Gider en iyi bildiği dostuna,

çalar kapıyı.

O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı, 
 Kapar hızla kapıyı

delikanlının suratına, Almaz içeri arkadasını,

Böylece tek tek dolaşır

delikanli, Kendince tanıdığı, sevdigi dostlarını.

Ne çare, hepsinde de

sonuç aynıdır.

Evlat geriye döner. Ama içten yıkılır...

Babasina dönerek;

> haklıymışsın baba ' der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.

Baba '

Hayır Evlat..... 'der, benim bir dostum var bildiğim. Hadi, çuvalı  al  da bir


kerede git ona.

 Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından ter, çuvaldan

kanlar damlar... Gider, baba dostuna. Kabul görür, sevinir.



O dost, delikanlıyı alır hemen içeri.

 Geçerler arka bahçeye. Bir çukur


kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu ,  gömerler adam diye, Üzerine de


serpistirirler toprak. Belli olmasin diye dikerler sarimsak...

 Genç adam

gelir babasına; 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; 'daha


erken, o belli olmaz daha. Sen yarın git O'na,   çıkart bir kavga, Atacaksın


iki tokat, hiç çekinmeden ona........
 işte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi.


Sonra gel olanları anlat bana...'

Genç adam, aynen yapar babasının

dediğini,    Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,       Babasinin dostuna istemeden

basar iki tokadı!         Der ki tokadi yiyen DOST; 'Git de söyle babana, biz


satmayiz sarimsak tarlasini böyle iki tokada'!



( böyle bir sarımsak tarlasını ,değil iki tokada , kişisel  egosundaki eksiklik eziklik , aşağılık duygusu ve  kimlik sorunları aşmak için bir hamlede satanlar aslında  , dost değildir sana da bana da ,kendine de )


VİDEO : SARIMSAK TARLASI



HAYATIMIZDA , SARIMSAK TARLASINI   SATMAYACAK  HAKİKİ DOSTLAR  BULMAMIZ DiLEĞiYLE...


Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Tahta Perdedeki Çivi

(Resim:saklinciler.blogcu.com)

Kavgacı bir genç varmış.

Babası onu bir gün bir tahta perdenin önüne götürmüş.

-”Arkadaşlarınla kavga ettiğin zaman, bu tahta perdeye bir çivi çak.”demiş.



Genç, birinci günde tahtaya otuz yedi tane çivi çakmış.

Sonraki günlerde, kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve her geçen gün daha az çivi çakmış.



Nihayet bir gün hiç çivi çakmamış.



Babasına gidip o gün hiç çivi çakmadığını söylemiş.



Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş.

Gence: “- Bugünden başlayarak kavga etmediğin her gün için bir çivi sök.” demiş.

Günler sonra çocuk babasına bütün çivileri söktüğünü söylemiş.

Babası ona “Aferin! Ama tahta perdeye dikkatli bak.” demiş. “Artık birçok delik var ve bu tahta perde hiçbir zaman geçmişteki gibi sağlam olmayacak.”

Arkadaşlarla kavga edildiği zaman kötü sözler söylenir.

Her kötü kelime bir iz bırakır. Arkadaşların seni affedebilir ama bu iz daima kalır.”


.
Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Kötülüğü unutmak, iyiliği hatırlamak




Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikâye anlatılır. Yolculuk sırasında aralarında tartışırlar. Biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok sıkılır ama arkadaşına bir şey söylemez. Kum üzerine şu sözleri yazar: "Bugün en iyi arkadaşım bana bir tokat attı."
Yürümeye devam ederler. Tokadı yiyenin ayağı takılır. Düşerken başı kayaya çarpar ve kendini kaybeder. Arkadaşı, hemen yanına koşar, ona bakar ve iyileştirir. Bu defa, kaya parçasının üzerine, aynı kişi şu notu düşer: "Bugün en iyi arkadaşım benim hayatımı kurtardı."
Önce tokadı vuran, sonra da arkadaşının hayatını kurtaran kişi sorar: "Neden tokat attığımı kum üzerine, hayatını kurtardığımı ise kaya üzerine yazdın?" İşte arkadaşından aldığı cevap: "Biri bizi incittiğinde, kum üzerine yazmalıyız ki, rüzgâr estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa, onu kayaya kazımalıyız ki, hiçbir rüzgâr yok etmesin.

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

İŞTE MUHTEŞEM YÜZYIL'DAKİ HATALAR







Muhteşem Yüzyıl , Show TV de ratingleri altüst etmeye devam ediyor. Sahne ve oyuncu performansları son derece başarılı olan dizide , Hürrem Sultan rolünü oynayan Meryem , hile ve desiselerine rağmen Hürrem rolünde sempati topluyor .
Tarihi dokuya uygun olarak çekilen dizide aşağıdaki videoda izleyeceğiniz gibi , ilginç hatalar da dikkati çekiyor..İşte hatalardan bazıları :






Bu arada , Orman Yangınlarıyla Mücadele Helikopteri pilotu Ömer Kaptan'ın deniz seferleri ile ilgili fotoğraf albümlerini izlerken , Ukrayna'da Mariopul şehrinde çektiği fotoğraflarla ilgili açıklaması doğrusu çok ilginçti.

Bir kilise ve yakınında bir cami vardı resimde .. Ömer Kaptan , bu camiinin Kanuni ve Hürrem Sultanın anısına inşa ettirilmiş olan Kanuni ve Hürrem Sultan Camii olduğunu anlattı.
Camiinin imamı ile görüştüğünü , camiinin cemaatinin olmadığını , ancak , zaman zaman 80-90 km mesafeden , namaz kılmak için insanların bu camiye geldiklerini anlatmış imam .
İnternette bu konuda yaptığım küçük bir araştırmada , camiinin cami ve kültür merkezi olarak 2007 yılında yapıldığını öğrendim.

Padişahın nikahına aldığı tek kadın olduğu belirtilen Hürrem Sultan , dizide , saraydaki cariyelerle ilgili olarak "Sizin başkası ile olmanıza dayanamıyorum.. Ne olur beni öldürün " diyerek yanında getirdiği bıçağı Kanuniye uzattığı , ve sıkıca kavradığı bıçaktan sızan kanların yarattığı sahne doğrusu , aşk ve sevgi üzerine ortaya konulabilecek en anlamlı sahneydi.

Merak ediyorsanız eğer , Hürrem Sultan'ın bu sürükleyici hikayesini izleyelim şimdi de:
***************

Hürrem Sultan, (1506 - 1558)

Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi ve Osmanlı tarihinde önemli roller oynamış bir sultandır. Bir Osmanlı padişahıyla nikahla evlenmiş tek kadın olarak bilinir. Leh asıllı Yahudi bir ailede doğan Hürrem Sultan'ın asıl adı Roxelanne'dı (Anastasiya Lisowska). Güzelliği nedeniyle küçük yaşta 1520 tarihinde bugünkü Ukrayna sınırları içinde bulunan Rohatyn şehrinden kaçırılmıştır. (Bölge 1184-1939 yılları arasında Polonya Kırallığı sınırları içersinde bulunuyordu. Daha sonra Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına sunulan Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Dişiliği, zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında da kendine yer edindi.
Hürrem Sultan saraya geldiğinde Kanuni'nin cariyelerinden biri olan Mahidevran Sultan'dan Mustafa isimli bir oğlu vardı. Mustafa zamanla çok sevilen bir şehzade haline geldi. Mustafa'nın Kanuni'den sonra padişah olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu da Mahidevran Sultan'ın Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Oysa Hürrem Sultan her bakımdan Mahidevran Sultan'ın önüne geçti ve Kanuni'nin güven ve sevgisini kazanarak onun nikahlı eşi oldu. Bazı kaynaklar çeşitli entrikalar uygulayarak 16. yüzyıl Osmanlı tarihini olumsuz yönde etkilediği iddia ederler. Kızı Mihrimah Sultan'ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa ile evlendirerek Vezir-i Azam'la bir ittifak oluşturdu. Kanuni, yeniçeriler tarafından çok sevilen oğlu Mustafa'yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürttü. Hürrem Sultan'ın Kanuni'yi bu kararda etkilediği inancı yaygındır. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden sonra Mahidevran Sultan iyice gözden düştü. Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa'da geçirdi. Ancak Hürrem Sultan'ın ölmesinden sonra Hürrem Sultan'ın oğlu padişah II. Selim Mahidevran Sultan'a maaş bağlattı ve oğlu Mustafa'nın türbesini yaptırttı.

Devlet yönetiminde etkili olan Hürrem Sultan, İran savaşını destekledi. Ruslar ve Lehlerle barış içinde yaşanılmasını sağladı. Bu dönemde Ruslar Kazan ve Astrahan Hanlıklarına hakim olup doğuya doğru yayılmaya başladılar. Tüm bunlara rağmen, eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan önce 52 yaşındayken öldü ve oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi.Cenazesi İstanbul'da Süleymaniye Camii haziresindeki Hürrem Sultan Türbesi'ne gömüldü.

Haseki Hürrem Sultan Türbesi

Ülkeler fatihi Kanuni Sultan Süleyman'ın gönlünü Hürrem Sultan fethetti. Muhteşem Süleyman' ın Hürrem Sultan'a aşkı sevgili karısının kolları ve gözyaşları arasında ölmesine kadar sürdü ve ondan sonra da devam etti. Aşk mı? Onların aşkı devlet erkinin üstünde bir aşktı.Kanuni'nin hareminde beyleri ve Kırım hanları tarafından sunulmuş pek çok cariye vardı. Fakat Kanuni, Hürrem'i tanıdığı günden beri cazibesine kapılmış, ona aşık olmuştu





. Osmanlı'nın en güçlü kadınlarından Hürrem Sultan'ın Slav asıllı olduğu söylenir. Ukraynalılar ise Hürrem Sultan'ın Ukraynalı Roxelana olduğundan emin. İlk kez saraya, bir yabancı kadın, padişah eşi olarak Hürrem Sultan'la girmiştir.Hürrem Sultan, Rus asıllı olan bu cariye Kanuni Sultan Süleyman'ın karısı olarak imparatorluk yönetimini etkilemiş, oğullarının taht mücadelesinde oynadığı rol, daha doğrusu oğlu 2'nci Selim'i tahta geçirme çabası ile Osmanlı döneminin en güçlü kadınlarından biri olmuştur. Kanuni'nin aşırı güven ve sevgisini kazanarak onun nikahlı eşi olduktan sonra belli bir plan dahilinde çalıştı, el altından
çeşitli entrikalar uygulayarak on altıncı yüzyıl Osmanlı tarihini olumsuz yönde etkiledi. Kanuni'nin, Gülbahar Hatun'dan olan veliahtı Sultan Mustafa'yı ortadan kaldırmak için çeşitli entrikalar ile önce Gülbahar Hatun'u, ardından kırk yaşındaki veliaht Mustafa'yı boğdurttu. Devlet yönetimine de hakim olan Hürrem Sultan, İran savaşını destekledi. Ruslar ve Lehlerle barış içinde yaşanılmasını sağladı.



İstanbul'da bugün Haseki olarak anılan semtte yaptırdığı külliye ile adına külliye tesis edilen ilk padişah eşi olma özelliğine de sahiptir
Osmanlının kudretli padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman 'ın ''Muhibbi Divanı''ndaki aşk şiirleri, onun yalnız güçlü bir devlet yöneticisi ve imparatorluk kurucusu olduğu kadar, gönül dünyasındaki zenginliğini anlatmaktadır. Cihan Padişahı; aynı zamanda aşk şairidir.



Çıktığı uzun seferler sırasında çok sevdiği Hürrem Sultan'a aşk
şiirleriyle bezenmiş mektuplar göndemiştir,
N'ola baksam şem'i hüsnüne gönül pervaneveş
Dostum sen şem olacak âşıkım pervanedir.
Gülşen-i hüsnünde dil mürgün yine saydetmeye
Zülfünün ağında Muhibbî hâli anın divanedir
Hürrem Sultan ise mektuplarına, ;Hazret-i Sultanım; diye
başlar ve ;Yüz(ümü) yere koyup, kutsal ayağınızın bastığı toprağı

öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer
bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harab, gözü yaş
dolu, gecesini gündüzden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz
aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun'dan beter tutkun kölenizi
sorarsanız, ne ki sultanımdan ayrıyım; diye dil döker, saraydan
ve şehir ahalisinden yazmayı da ihmal etmez:
"Padişahım yine cariyenizi topraktan kaldırıp, tezkire gönderip,
Mahmut Çelebi'den beş bin filori bağışlamışsınız. Bir günün için
Allah'ın bin yardımı olsun. Şimdi benim sultanım, bu ne zahmet idi,

kutsal bıyığınızın kılı bana beşbin filoriden değerlidir. O bağış
bize canımızdan fazla minnettir. Benim sultanım, ondan sonra şehir


etrafından sorarsanız, şimdilik hastalık vardır.
Hürrem Sultan'ın tarihte oynadığı rol, bu tatlı dil ile daha da
anlaşılır hale geliyor.
Topkapı müzesi arşivindeki mektuplar da bu aşkın kanıtlarından bazılarıdır




Hürrem Sultan'dan Kanuni ye mektup...


Yüzümü yere koyup, mutluluk sığınağı ayağınızın topraklarınızı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve saadetimin sermayesi sultanım, eğer bu ayrılık ateşine yanmış, ciğeri kebap, sinesi harap,gözleri yaş dolu, gecesi gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gark bi-çare, aşkınız ile müptela, Ferhat ile Mecnun'dan beter şeyda kölenizi sorarsanız; ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım, bülbül gibi ah u feryadım



dinlemeyip,ayrılığınızdan dolayı öyle bir halim var ki, Allah, kafir olan kullarına dair vermesin. Benim devletim, benim sultanım, özellikle, bir buçuk ay olduğu halde sizden bir haber gelmemesi yüzünden, Allah biliyor ki , hiçbir şekilde rahatlık yüzü görmeyip, gece gündüz ağlayıp, kendi hayatımdan el çekip,cihan gözüme dar oldu. Ne yapacağımı bilmeden ağlayıp gözyaşları içinde gözüm kapıları gözlerken, ol ferdü rabbü'l alemin, aleme rahmet eden subhan-ı Yezdan, cümle aleme inayet nazarın edip, fetih haberi ve müjdeli haberlerini yetiştirdi. Ve bu haberi işitince Allah biliyor ki, benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can buldum. ………
Benim Sultanım, şehir hakkında soracak olursanız; şimdilik henüz hastalık devam etmektedir. Ancak önceki gibi değildir. İnşallah Sultanım gelince, Allah'ın inayetiyle de geçer gider. Azizlerimiz, hazan yaprağı dökülünce geçer derler.

Benim Sultanım, sık sık mübarek mektubunuzu gönderirsiniz diye, tazarru ve iltimas ederim. Zira ki, billah yalan değil, bir iki hafta geçip de ulak gelmezse alem gulguleye gelir. Türlü türlü sözler söylenir Yoksa sadece kendi nefsim için istediğimi sanmayın.

Hürrem....


SUNUM DURU






***************************


Hürrem Sultan ya da Hürrem Haseki Sultan (d. 1506 - ö. 1558)

Doğum adı: Aleksandra Lisowska,

Osmanlıca adı: خرم سلطان,

Avrupa'da tanındığı ad: Roxelana.

Osmanlı padişahı I. Süleyman'ın (Kanuni Sultan Süleyman) eşi ve sonraki padişah II. Selim'in annesidir. Bir Osmanlı padişahıyla nikâhla evlenmiş ilk kadın olma ayrıcalığını taşır.

Lehistan Krallığı'nın sınırları içerisinde bulunan Rohatyn'da[3] doğdu. 14 yaşındayken Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde Rohatyn'den kaçırılmış[1], Kırım Hanı'nın himayesine girmiş ve daha sonra Osmanlı sarayına sunulmuştur.

16. yüzyıl kaynaklarına göre kızlık ismi bilinmiyordu. Ama daha sonraki kayıtlara göre mesela 19. yüzyılın Ukrayna'daki ilk kayıtlarına göre Anastasia (Kısaca Nastia) Polonyalıların geleneğinde, Aleksandra Lisowska olarak bilinir. Genelde Hürrem Sultan ya da Hürrem balsaq sultan olarak bilinirdi; Avrupa dillerinde Roxolena, Roxolana,Roxelane, Rossa, Ruziac, Türkçe'de Hürrem (Farsça kökenliخرم Khurram), neşeli olan kişi ve (Arapçada Karima -كريمة) Soylu olan kişi anlamına gelir. Roxelana, onun gerçek ismi olmayabilir ama takma adı onun Ukraynalı soyuna ait olan (Günümüze ait yaygın isim Ruslana) ve doğu slav ismi olan, Roxolany ya da Roxelany, şimdiki Ukrayna halkında 15. yüzyıldan sonra kullanılıyordu.

Hürrem Sultan, sarayda özel bir eğitim gördü. Güzelliği, zekası ve becerisi ile padişahın dikkatini çekmeyi bildi. Harem kadınları ve saray ileri gelenleri arasında da kendine yer edindi. Hürrem Sultan saraya geldiğinde Kanuni Mahidevran Sultan ile evliydi ve Mustafa isimli bir oğlu vardı. Mustafa zamanla çok sevilen bir şehzade haline geldi. Mustafa'nın Kanuni'den sonra padişah olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu da Mahidevran Sultan'ın Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Oysa Hürrem Sultan her bakımdan Mahidevran Sultan'ın önüne geçti.

Hürrem Sultan'ın Çoçukları

Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman'a bir kız, dört oğlan çocuğu doğurdu. Kızı Mihrimah olup, erkek çocukları, Mehmed, Selim, Bayezid, Cihan­gir ve Abdullah adlı şehzadelerdi.

Kızı Mihrimah Sultan'ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa ile evlendirdi.

En büyük oğlu Mehmed Şehzade tahta çıkamadan öldü. Şehzade Cihangir Sultan, Şehzade Mustafa Sultan'ın boğduruluşuna olan üzüntüsünden kalp krizinden öldü. Şehzade Beyazıd Kanuni Sultan Süleyman'a olan isyanından sonra İran'a sığındı ve İran Şah'ı kendisini zindana attırdı. Bir süre sonra zindanda öldürüldü. Son Şehzade 2. Selim kalmıştı artık... Hürrem Sultan'ın ikinci oğlu Selim tahta çıktı.

Hürrem Sultan'ın Ölümü

Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 tarihinde eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan 8 sene önce 52 yaşındayken öldü. Oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi. Süleymaniye Camisi Külliyesi içinde kendisi için yaptırılan türbeye gömüldü. Türbenin iç duvarları bir cennet bahçesini tasvir eden İznik çinileriyle kaplıdır.

Hürrem Sultanın Yaptırdığı Eserler

Hürrem Sultan İstanbul'da günümüzde onun adıyla anılan Haseki semtinde, Mimar Sinan'a Haseki Külliyesini yaptırmıştır. 1538-1550 yılları arasında inşaatı tamamlanan külliyenin içinde bir hamam, medrese ve hastane bulunmaktadır. Günümüzde T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tanınan bu hastane Türkiye'de kesintisiz hizmet vermekte olan en eski hastane olma özelliğini taşır.

Hürrem Sultan ayrıca Ayasofya Camii civarında yardıma muhtaç ve fakirlerin karnını doyurmak için bir mutfak yaptırtmıştır.

Hürrem Sultan Avrupa'da, modern Türkiye'de ve batıda birçok resim, müzik ve bale gibi tarihi çalışmalara konu olmuştur. Mesela Joseph Haydn'in 63. senfonisini örnek verebiliriz. Eserler Ukraynalılar tarafından yazılmıştır ama genelde İngilizce, Almanca ve Fransızcadır.

Hürrem Sultan'ın doğduğu yer olduğuna inanılan Ukrayna'nın Rohatyn kentinde bir Hürrem Sultan anıtı bulunmaktadır. 2007 yılında, Ukrayna'daki bir liman kenti olan Mariupol'daki Tatarlar Hürrem Sultan'ın onuruna bir müze açmıştır.


YUSUF AKYURT

***************


Hürrem, Padişah’a sevmesini, tek kadınla yaşamasını öğretti’

Tartışılan dizi 'Muhteşem Yüzyıl'la gündeme gelen Hürrem Sultan, Ukrayna'nın Rohatyn kentinde bir papazın kızı olarak dünyaya gelir. Tatarlar, kenti işgal edip ailesini öldürünce hareme verilir. Hürrem, Ukrayna'da büyük saygı görüyor, adına anıtlar dikilmiş. Eski Cumhurbaşkanı Yuşçenko “
Kanuni'nin hayatını değiştirdi, ona tek bir kadını sevmeyi öğretti” diyor.

Lehistan Krallığı'nın sınırları içerisinde bulunan Rohatyn'da doğdu. 20 yaşındayken Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde Rohatyn'den kaçırıldı, Kırım Hanı'nın himayesine girmiştir daha sonra Osmanlı sarayına sunuldu.


Gerçek adı Alexandra Anastasia Lisowska. Osmanlı Sarayı'da Kanuni Sultan Süleyman tarafından Türkçe'de neşeli, soylu kişi anlamına gelen Hürrem adı verilir. İşte Osmanlı'nın en güçlü kadınlarından Hürrem Sultan'ın çeşitli tarihçilerden kısa yaşam öyküsü:

Hürrem Sultan Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk nikah kıydırtan sultandır. Hürrem Sultan'ın sarayda cariye maaşı aldığı ve bu paraya ihtiyacı olmadığı için parasını Mekke'ye bağışlamak istediği söyler. Ancak kölelerin dini yerlere (Mekke, Medine vb.) bağış yapması günah kabul edildiği için Kanuni'den onu azat etmesini ister. Kanuni Sultan Süleyman da bağış için Hürrem Sultan'ı azat eder. Hürrem artık cariye değildir. Bir gün Kanuni Hürrem Sultan'ı odasına çağırttı ama Hürrem bu teklifi reddetti. Kanuni'ye, “Artık ben sizin malınız değilim. Beni kölelikten azat ettiniz. Sizinle beraber olmam zinaya girer” der ve bu nedenle Kanuni Sultan Süleyman Hürrem Sultan'ı nikahına almak zoruna kalır.

Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman'a bir kız, dört erkek çocuğu doğurdu. En büyük oğlu Mehmet Şehzade tahta çıkamadan öldürüldü. İkinci oğlu Selim tahta çıktı. Diğer çocukları da Beyazıt ve Cihangir Şehzadelerdir. Kızı Mihrimah Sultan'ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa ile evlendirerek Vezir-i Azam'la bir ittifak oluşturur. Kanuni, yeniçeriler tarafından çok sevilen oğlu Mustafa'yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürtür. Hürrem Sultan'ın Kanuni'yi bu kararda etkilediği inancı yaygındır. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden sonra Mahidevran Sultan iyice gözden düştü. Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa'da geçirdi. Devlet yönetiminde etkili olan Hürrem Sultan, İran savaşını destekledi. Ruslar ve Lehlerle barış içinde yaşanılmasını sağladı. Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 tarihinde eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan 8 yıl önce 52 yaşındayken öldü.

Haydn adına senfoni besteledi

Hürrem Sultan, Avrupa'da, modern Türkiye'de ve batıda birçok resim, müzik ve bale eserine konu olmuştur. Mesela Joseph Haydn'in 63. senfonisi buna örnektir. Hürrem Sultan'ın doğduğu yer olan Ukrayna'nın Rohatyn kentinde bir Hürrem Sultan anıtı bulunmaktadır. 2007 yılında, Ukrayna'daki bir liman kenti olan Mariupol'daki Tatarlar Hürrem Sultan'ın onuruna bir cami açmıştır.

YUŞÇENKO TÜRBESİNİ ZİYARET ETMİŞTİ

Ukrayna'nın eski Cumhurbaşkanı Vladimir Yuşçenko ve eşi 2005 haziranında Türkiye'ye geldiklerinde Süleymaniye Camii'ndeki Hürrem Sultan'ın türbesini ziyaret etmişlerdi. Yuşçenko'nun eşi mezar başında Hürrem Sultan'a dua etmişti. Vladimir Yuşçenkoı ziyaret öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “
Ukrayna'da herkes Hürrem Sultan Rokselana hakkında her şeyi biliyor. Ona saygı duyuyor. Hürrem Sultan çok akıllı bir Ukraynalı kadındı. Çünkü Osmanlı İmparatoru'nun hayatını önemli ölçüde değiştirdi. Padişah'ın hayatına Bağlantıbirçok yenilik getirdi. Bu Ukraynalı kadınların güçlü karaktere sahip olduğunun en güzel göstergesi. Şimdi düşünüyorum da belki bazı Türk erkekleri Hürrem Sultan'a küsmüştür. Çünkü o Padişah'a bir kadını sevmesini, tek kadınla yaşamasını öğretti. Çok erkek için bu gerçekten çok zor...”
GECCE

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

yaradandan ötürü ...


Sofrada oğlumuz eşim , oturuyoruz.

Bir an , düşüncelere dalmışım ..

Eşim saçını kestirmiş .
" -Nasıl ,güzel olmuş mu ? " diye soruyor..
-"Evet " diyorum ..
Bir yastıkta 23 yılı paylaşmışız , bilmez mi ...
-Doğru söyle.. Beğendin mi ? " diyor .. ,
"Sen benim saçımı görmüyorsun sanki .. Aklında ne var ??"

****

Nereden dolandı bu akşam dilime . bilmiyorum.
İçimden dillendirdiklerim saçılıveriyor ortalık yere ...



Elif okuduk ötürü
Pazar eyledim götürü
Yaratılmışı hoşgördük
Yaradandan ötürü "

İnançlar , insanı barışa , sevgiye , huzura ulaştırma araçlarıdır aslında.. Hoşgörü esastır .






"- Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm "



"-Yunus der ki ..Ey hoca ,
İstersen var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir."




"Bir kez gönül kırdın ise , bu kıldığın namaz değil "



Gazeteler , televizyonlar , haberler , resimler , uçuşuyor , gözlerinizin önünde ..

Boşverin diğer inançların mensuplarını , kendi kanından , kendi inancından kişilerin gittiği ibadethanelere bile bomba koyan , çocuk ve kadınları intihar eylemleri ile katletmekten çekinmeyen dini örgütler ,ve kendi doğrultusunda düşünmeyenleri ve kendisi ile yandaş olmayanları yok etmeyi düşünebilecek kadar patolojik bir ruh haline sürüklenmiş bir güruh , bu felsefeden hiç mi nasibini almamış ki...

İşte , en son olay , bir Ermeni gencin , kızkardeşi bir Türkle evlendi diye ikisini de sokak ortasında kurşunlaması ...

Kalıplara girmiş ruhlar , beyinler....

Dünyadaki bütün insanların hepsinin aslında ayni etten ayni kemikten yaratılmış ayni insan olduğunu idrak edemeyen yüreği cahiller.


"- Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm "


Ete kemiğe bürünen ; Yunus diye , Artun diye , Ahmet diye Mahmut diye görünen nedir ????


Ne der Mevlana :

" Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel."


Hoşgörü tükenmiyor bu dergahta , ümitsizliğe yer olmadığını , kapıların kimseye kalıcı olarak kapanmadığını söylüyor Mevlana.



"Elif okuduk ötürü
Pazar eyledim götürü
Yaratılmışı hoşgördük
Yaradandan ötürü "

Yaratanın yarattığını hoşgörmemek , yaradanı inkar değil midir ?

Halbuki herşey insanın yüreğinden başlıyor , her şey bireyden başlıyor.


"Ayinesi iştir kişinin , lafa bakılmaz...""


Ruhunda , özünde sevgiyi ,dostluğu , barış ve huzuru özümsemiş insanlarla toplumlar mutlu ve huzurlu olur.


Bu bireylerin yaşamında da böyledir , toplumların yaşamında da ...

"İlim ilim bilmektir
ilim kendini bilmektir ,
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır "

Sözün özü :

Hiç bir şey toplumda başlamaz , her şey bireyde başlar .
Birey ne ise toplum odur.daha fazlası değildir.

***

Kayahan ne diyor "Bir aşk hikayesi"nde ...

"-İkimiz de kıymetini bilemedik bir şeylerin .."

Ne yazık .. keşke tekrar geriye dönme şansı olsaydı ....

Artık o bilinemeyen kıymetler geridedir. yeniden yaşanamayacaktır o anlar..
Öyle yaşayalım ki, bu sözü söylemeye olabildiğince az ihtiyaç duyalım .

herşey bizde başlar bizde biter :

"Ne bekler durursun hayattan ,
Her şey elinde , bir anlasan"
...

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Mutluluk yaşlandıkça geliyor.. muş..


"Kaçınılmaz. Kaslar zayıflar.. Görme ve işitme azalır. Kırışıklar başlar. Vücut bükülür. Koşamayız. Hatta yürüyemeyiz bile eskiden yürüdüğümüz gibi, hızlı hızlı.. Vücudumuzun bazı bölgelerinde daha evvel fark etmediğimiz ağrılar ve sızılar başlar. Yaşlanmışızdır.
Çok kötü görünüyor.. Ama açıkçası, değil. Bir Gallup (Dünyanın en ünlü anket şirketi) araştırması, insanların yaşlandıkça daha mutlu olduklarını ortaya koydu."
İyi mi?..


İnternational Herald Tribune'daki yazı aynen böyle başlıyordu.
Eee.. Yaşıma da bakarsanız, beni ne kadar ilgilendirdiğini tahmin edersiniz. Gerisini bir nefeste okudum.
Araştırma yaşları 18 ile 85 arasında değişen, 340 bin kişi üzerinden yapılmış. Yani bayağı geçerli..
Sorular, yaş, seks, güncel olaylar, kişisel ekonomik durum, sağlık ve diğer kişisel meseleler üzerine.
Herkese "Kendinize bir genel tatmin, mutluluk notu verin" denmiş. "Yaşamınıza 10 üzerinden kaç verirsiniz?."
En sona altı tane "Evet/Hayır" yanıtı istenen soru konmuş.
"Dün, günün büyük bir bölümünde şu duygulara sahip oldunuz mu?. Keyif, mutluluk, stres, endişe, hüzün, öfke.."
Araştırmacılara göre yanıtlar, kişinin anlık keyif durumunu ve genel yaşam tatmin duyusunu ortaya koyuyormuş.
Sonuçlar yaşlılar ve yaşlanmaya başlayanlar için fevkalade..
İnsanlar 18 yaşında kendilerini iyi hissediyorlarmış. Daha sonra hayat eğriler çizmeye başlıyormuş. 50 yaşına gelene kadar gittikçe daha kötü hisseder oluyorlarmış. 50'den sonra sert bir dönüş oluşuyor ve yaş ilerledikçe daha iyi hissetme başlıyormuş. İnsanlar, 85 yaşına geldiklerinde, yaşamlarını, 18 yaşındakinden bile daha tatminkâr buluyorlarmış.
Dünkü duygusal durumun ani ölçümü sonuçları çok ilginç.
Stres, 22 yaşından itibaren düşmeye başlıyor. 85'te en düşük seviyeye varıyor.
Endişe, 50'ye kadar pek değişmiyor. Sonra hızla düşüyor.
Öfke, 18'den itibaren düzenli düşüyor.
Hüzün, 50'de tavan yapacak şekilde yükseliyor. Sonra azalma başlıyor. 73'te iyice düşüyor, sonra 85'e kadar hafif hafif yükseliyor.
Keyif ve mutluluk benzer eğriler çiziyorlar. 50'ye kadar ikisi de düşerken, sonraki 25 yılda düzenli olarak yükseliyor 75'ten sonra gene hafiften düşme başlıyor. Ama keyif de mutluluk da bir daha asla 50'lerdeki en düşük düzeye inmiyorlar. (Bu bölümü özellikle Haşo okumalı..)
Şimdi bilim dünyası bu çarpıcı araştırmanın sonuçlarını tartışıyor.. İlk çıkan sonuç.. "Daha da araştırma gerektiği.."
Bilimsel soru..
"İnsanın yaşlandıkça daha mutlu olmasının sebebi ne?."
Bana mı soruyorsunuz..
Valla umurumda değil.. Sebeplere kafa yoracak vaktim yok. Anket bana uyuyor. Gerisini boş verdim gitti..
Hepinize mutlu pazarlar!. Hele de yaşlanma korkusu ve huzursuzluğu içinde olanlara..
HINCAL ULUÇ , SABAH 06. 06 .2010

Devamını Okumak İçin Tıklayın..!
Web Analytics