İlginç bir haber dikkatimi çekti Yahoo New ' de başlıklara bakarken..
Gülmek mi gerekirdi , kızmak mı ? Bilemedim...
Ama gülmekten de kendimi alamadım.
Haberin başlığı şuydu..
" Karısına böbreğini veren koca ,boşanma davasında böbreğini geri istedi"
"Avukatlar , New York Eyaletindeki bu garip boşanma davasını bir sonuca bağlamaya çalışıyorlar.
Bir doktor eşine bağışlamış olduğu böbreğini geri istiyor.
Adam , avukatının Long Islands'daki bürosunda talebini halka açıklamak için bir basın toplantısı düzenledi.
Karısına 2001 de böbreğini verdiğini ,15 yıllık bir evlilikten sonra karısının 2005 te boşanma davası açtığını anlattı.
Böbrek naklinden bir süre sonra karısının birisiyle bir ilişki içine girdiğini iddia etti.
"- 1 milyon dolarlık bir evde oturuyorduk. Tamgün çalışan bir cerrah , tüm zamanını çocuklarına harcayan bir baba ve kendini eşine adamış bir kocaydım. Onun hayatını kurtardım.
Yaptığım şeyden pişmanlığım yok . Bugün olsa yine ayni şeyi yapardım.
Ama hayatınızı adadığınız ve aşık olduğunuz birinden böyle bir ihanet ve bu kadar derin bir acıya dayanılamaz. "
Adam , 1.500.000 milyon dolar tazminat karşılığında bir çözüm sağlanabileceğini söyledi."
Şimdi , bu adam böbreğini geri istemekte haklı mıdır değil midir ? Bağışlanmış böbrek nasıl geri istenilir ? Bu kadın kendisini kurtarmak için hayatını tehlikeye sokan böyle bir erkeğe nasıl ihanet edebilir " diye düşünebilir miyiz ?
Haber , tam da Amerikan toplumuna , ya da Amerikanlaşmış topluma uygun bir haber gibi görünüyor.
Aşktan ne anladığımızla ilgili bir örnek te olabilir bu ...
Magazin basınına baktığımızda , kimin eli kimin cebinde diye tanımlayabileceğimiz bir yaşam tarzının ya da kelebeklerin ömrü gibi haftalık , günlük ya da anlık bir ilişkiler ağının "Aşk " diye topluma sunulduğunu görüyoruz.
"Zengin bir işadamıyla birlikte yaşamaya başlayan dizi oyuncusu bilmem kim kızımız , son sevgilisini de terketti ve ve birlikte göründüğü yeni sevgilisiyle yeni bir aşka başladıkları söyledi""
Bazı hormonların yada "Basic Instinct" diyebileceğimiz bütün canlılara verilmiş olan üreme içgüdüsünü aşan bir şeydir aşk.
Bunu idrak edenler için aşk , Sonsuzluğa uzanan bir yola birlikte çıkmaktır, bir yastığa ölesiye başkoymaktır.
Yanında olmaktan mutlu olmak , huzur bulmaktır.
Geçenlerde basında yayınlanan haber dikkatinizi çekmiştir.
Sanırım İngiltere'deydi.
Bilim adamlarının uzun süredir yürüttüğü bir araştırmanın sonuçları yayınlandı.
Yılların aşkı öldürmediğini , tam tersine aşkı güçlendirdiğini tesbit etmiş bilim adamları.
Bu sonuca siz de ulaşabilirsiniz aşktan ne anladığınıza bağlı olarak..
Eğer " eRKEKLER mARSTAN kADINLAR vENÜSTEN" isimli kitabı okuduysanız , kadın ve erkeğin aslında birbirinin tam zıddı olduğunu , ama bunun , kadında ve erkekte birinde bulunurken diğerinde bulunmayan fiziksel ve ruhsal özelliklerin biribirini tamamlaması anlamına geldiğini bilirsiniz.
"Bir elmanın iki yarısıdır kadın ve erkek "
Bu zıtlıkların yaşamımızı anlamlandıran güzelliklere dönüştüğünü anlamak için de bir hayli yol almak gerekir yaşam yolunda tabii ki...
Ergenlik ve orta yaşlılık döneminin sonuna doğru yaklaştığınızda , bu ruhsal birlikteliği yakalayamamışsanız eğer , aşk dediğiniz şeylerin aslında aşk olmadığını , derin bir boşluğa düşmekte olduğunuzu , çevrenizin , arkadaşların o "kader arkadaşının "yerini hiç bir şekilde almasının mümkün olmadığını anlarsınız. Tutunacak bir dal ararsınız , ama heyhat... Bütün dallar artık ellerinizden kayıp gitmiştir.
Aslında , bütün bu olup bitenler biyoelektrokimyasal olaylardır beynimizde ve bedenimizde dersek , yanlış söylemiş te olmayız..
O elektriği ," ruhsal birliktelik" ya da " basic instinct" diye adlandırabildiğim seçeneklerden hangisine yöneltebildiğinize bağlı her şey bence ....
Gülmek mi gerekirdi , kızmak mı ? Bilemedim...
Ama gülmekten de kendimi alamadım.
Haberin başlığı şuydu..
" Karısına böbreğini veren koca ,boşanma davasında böbreğini geri istedi"
"Avukatlar , New York Eyaletindeki bu garip boşanma davasını bir sonuca bağlamaya çalışıyorlar.
Bir doktor eşine bağışlamış olduğu böbreğini geri istiyor.
Adam , avukatının Long Islands'daki bürosunda talebini halka açıklamak için bir basın toplantısı düzenledi.
Karısına 2001 de böbreğini verdiğini ,15 yıllık bir evlilikten sonra karısının 2005 te boşanma davası açtığını anlattı.
Böbrek naklinden bir süre sonra karısının birisiyle bir ilişki içine girdiğini iddia etti.
"- 1 milyon dolarlık bir evde oturuyorduk. Tamgün çalışan bir cerrah , tüm zamanını çocuklarına harcayan bir baba ve kendini eşine adamış bir kocaydım. Onun hayatını kurtardım.
Yaptığım şeyden pişmanlığım yok . Bugün olsa yine ayni şeyi yapardım.
Ama hayatınızı adadığınız ve aşık olduğunuz birinden böyle bir ihanet ve bu kadar derin bir acıya dayanılamaz. "
Adam , 1.500.000 milyon dolar tazminat karşılığında bir çözüm sağlanabileceğini söyledi."
Şimdi , bu adam böbreğini geri istemekte haklı mıdır değil midir ? Bağışlanmış böbrek nasıl geri istenilir ? Bu kadın kendisini kurtarmak için hayatını tehlikeye sokan böyle bir erkeğe nasıl ihanet edebilir " diye düşünebilir miyiz ?
Haber , tam da Amerikan toplumuna , ya da Amerikanlaşmış topluma uygun bir haber gibi görünüyor.
Aşktan ne anladığımızla ilgili bir örnek te olabilir bu ...
Magazin basınına baktığımızda , kimin eli kimin cebinde diye tanımlayabileceğimiz bir yaşam tarzının ya da kelebeklerin ömrü gibi haftalık , günlük ya da anlık bir ilişkiler ağının "Aşk " diye topluma sunulduğunu görüyoruz.
"Zengin bir işadamıyla birlikte yaşamaya başlayan dizi oyuncusu bilmem kim kızımız , son sevgilisini de terketti ve ve birlikte göründüğü yeni sevgilisiyle yeni bir aşka başladıkları söyledi""
Bazı hormonların yada "Basic Instinct" diyebileceğimiz bütün canlılara verilmiş olan üreme içgüdüsünü aşan bir şeydir aşk.
Bunu idrak edenler için aşk , Sonsuzluğa uzanan bir yola birlikte çıkmaktır, bir yastığa ölesiye başkoymaktır.
Yanında olmaktan mutlu olmak , huzur bulmaktır.
Geçenlerde basında yayınlanan haber dikkatinizi çekmiştir.
Sanırım İngiltere'deydi.
Bilim adamlarının uzun süredir yürüttüğü bir araştırmanın sonuçları yayınlandı.
Yılların aşkı öldürmediğini , tam tersine aşkı güçlendirdiğini tesbit etmiş bilim adamları.
Bu sonuca siz de ulaşabilirsiniz aşktan ne anladığınıza bağlı olarak..
Eğer " eRKEKLER mARSTAN kADINLAR vENÜSTEN" isimli kitabı okuduysanız , kadın ve erkeğin aslında birbirinin tam zıddı olduğunu , ama bunun , kadında ve erkekte birinde bulunurken diğerinde bulunmayan fiziksel ve ruhsal özelliklerin biribirini tamamlaması anlamına geldiğini bilirsiniz.
"Bir elmanın iki yarısıdır kadın ve erkek "
Bu zıtlıkların yaşamımızı anlamlandıran güzelliklere dönüştüğünü anlamak için de bir hayli yol almak gerekir yaşam yolunda tabii ki...
Ergenlik ve orta yaşlılık döneminin sonuna doğru yaklaştığınızda , bu ruhsal birlikteliği yakalayamamışsanız eğer , aşk dediğiniz şeylerin aslında aşk olmadığını , derin bir boşluğa düşmekte olduğunuzu , çevrenizin , arkadaşların o "kader arkadaşının "yerini hiç bir şekilde almasının mümkün olmadığını anlarsınız. Tutunacak bir dal ararsınız , ama heyhat... Bütün dallar artık ellerinizden kayıp gitmiştir.
Aslında , bütün bu olup bitenler biyoelektrokimyasal olaylardır beynimizde ve bedenimizde dersek , yanlış söylemiş te olmayız..
O elektriği ," ruhsal birliktelik" ya da " basic instinct" diye adlandırabildiğim seçeneklerden hangisine yöneltebildiğinize bağlı her şey bence ....
2 yorum:
Hocam tam on numaralık bir yazı.Özellikle böyle grift bir konuda çok sağlam argümanlara dayandırılmış tespitler içeriyor.Samimi düşünceler ise ayrı bir değer katmış.ABD'deki çiftin durumu dram olarak izah edilebilir.Ancak benzeri durumlara her toplumda rastlanabilir.İhanet de insanın doğasında olan bir duygu milliyet ayırt etmez.
Hocam hep yaz.
Kadin erkek iliskilerinde kendimce kafa yoran birisi olarak soylemeliyim ki, yazi gercekten guzel olmus.
Bu haberi ben de gormustum, ve ilk dusundugum sey "Demek ki evlenmis olsalar da tam olarak birbirlerini 'severek' evlenmemisler". Bazi insanlar yalnizca sosyal baskilar onlari oraya dogru ittigi icin evlenebiliyor ki bu da bir cok cifti mutsuzluga itiyor. Bence bu cift de bunlara cok iyi bir ornek.
Dedigim gibi yazi gayet guzel olmus, umarim boyle yazilar devam eder.
Yorum Gönder