Ortaokulu Şehitler Ortaokulunda , Liseyi Monaga Lisesinde okudum.
Saf köylü çocuğunun şehiri ilk tanıdığı hayatı burada başladı .
3,5 yıl sürecek olan ilk ergenlik aşkım burada başlayip bitmişti.
Funda , ben de onu delicesine severken , üzerine gül koklayıp başka bir kıza "arkadaşlık " teklif etmem üzerine Okulun merdivenlerinde , lanetler yağdırarak beni nasıl da terketmişti !
Bu olay , aramızda birbirimize asla itiraf edilmemiş 3,5 yıl süren platonik aşkımızın üstüne bir kara bir kabus gibi çökmüştü.
Tekrar barışmamız , o büyük aşkı asla geri getirmedi.
Funda'ya karşı bugün bile hatırladığımda yüzümü kızartan yanlış ve çocukça davranışlarım , artık can çekişen Leyla ve Mecnun serüvenini yerle bir etti.
Ama doğrusu karşı tarafa hiç dillendirilmeyen , sadece karşılıklı hissedilen ve yaşanılan bir aşktı o.
Delicesine aşıktık birbirimize ..
Yatılı kaldığım pansiyona sadece , gece yatmak için giderdim.
Öğlenci olduğumuz yıl sabahtan okula gidinceye kadarki zamanlarımız ve okul çıkışlarımız , sabahçı olduğumuzda ise neredeyse öğleden geceye kadar ki zamanımız birlikte geçerdi..
Bazen evlerinde olurduk bazen cadde sokak gezerdik.
O zamanki genç mekanlarından pastaneye ya da sinemaya ise hiç gitmedik Funda ile ..
Büyük ablası Asude , ortanca kız Sinem kendilerinin erkek arkadaşları ile , bizim de Funda ile ne zaman evleneceğimizi planlayıp dururlardı..
Biz o sıralarda 14-15 yaşlarında idik.
Ailesi o kadar kabullenmişti ki bizim arkadaşlığımızı ,evden biri olarak görüyorlardı bu dağınık leyli meccani öğrenciyi..
Okul çıkışında , çifte kumrular gibi , diğer çocuklardan ayrı yürürdük Funda ile ..
Arkadaşlarımız laf atarlardı sağdan soldan ..
"- Sssshttt Cezmi .. anlayalım yani .. Ne iş .... ? "
"--Funda kız .. sizi gidi sizi ... yine birlikte nereye böyle ....?"
Utanırdım : -Boşver Funda .. Bakma sen onlara ... !
******************
O beni , yaptığım onca yanlış nedeniyle terkettikten sonra da sevdi. Tekrar biraraya gelmek için neler yapmadı ..
Haberler yolluyordu ..
"-Ne yapayım .. Hoşlanıyorum çok ondan "
Bütün çağrıları cevapsız kaldı. Büyü bozulmuştu bir kere ...
Lise bitinceye kadar zaman zaman birbirimizle yanyana , yakın yakına olduk ama hiç görüşmedik.
Okulun basketbol takımında önemli bir turnuvaya çıkmışlardı Monaga şehrinin o zaman ki büyük kapalı spor salonunda ..
Basketbolu severdim ama , doğrusu sırf o oynadığı için maçı izlemeye giderdim ..
Orada olduğumu bilirdi.
Kazara bir basket attı mı ya ..!
Deymeyin keyfine ...
Tribünlere döner ..Kollarını havaya kaldırarak :
"-İşte bak ..Gör beni .." dercesine bir hareket yapardı .. Salonda bir uğultu yükselirdi:
"-Kasılma be kızım .. Ne kasılıyorsun .. Alt tarafı bi basket attın .."
Salondakiler nerden bilecekti ki bu hareketin kime yapıldığını..
Benim gibi saf , derbededer bir köylü çocuğunun nesine aşıktı.. Hala sorarım kendime ..
Ama bilirsiniz , gönül bu .. Ferman dinler mi ?
*********************
Aradan neredeyse yarım yüzyıla yakın bir zaman geçti..
İngilizce öğretmeni olduğunu ve ismini de bildiği bir okulda uzun yıllar görev yaptığını söylemişti bir arkadaşım..
Kaç defa okulun önünden geçtim tanınmadan onu bir kez daha görebilmek için .. Ama onu hiç bir zaman göremedim ..
**********************
Yatılı okulda geçen beş yılımızı , Ortaokul Lise yıllarımı , o saf ve söylenmeden yaşanmış çocukça aşkımızı , zaman zaman hayal etmeye çalışırım.
Bir sis , bir perde ....
Anılar hayal meyal , anılar bölük pörçük ..
Yaşandı mı gerçekten .. ?
Yoksa sadece , uzun bir kış gecesinin hüzünlü bir rüyasından mı ibaretti ?
Yer yer silinmiş puslu bir film şeridi gibi ..
Geçip gitmiş çocukluk, ergenlik ve lise yılları ...
Evlenmiş, ayni kentte yaşamiş . Kötü hastaliktan vefat etmiş 56 yaşinda...
Şimdi , ne zaman bir yere giderken Monaga'dan geçsem içimi acıtan bir sızı belirir yüreğimde..
Yitip giden tekrar yaşanamayacak o çocukluk ve gençlik yılları için midir bu sızı , yarım kalmış bir aşk ve sevgili için midir yoksa , bilemem ..
İki damla yaş dökülür gözlerimden ..
İçim acır ...Göğsüm daralır ..
Sessiz sessiz ağlarım..
Neşe KARABÖCEK : Kulakların çınlasın ...
Bu olay , aramızda birbirimize asla itiraf edilmemiş 3,5 yıl süren platonik aşkımızın üstüne bir kara bir kabus gibi çökmüştü.
Tekrar barışmamız , o büyük aşkı asla geri getirmedi.
Funda'ya karşı bugün bile hatırladığımda yüzümü kızartan yanlış ve çocukça davranışlarım , artık can çekişen Leyla ve Mecnun serüvenini yerle bir etti.
Ama doğrusu karşı tarafa hiç dillendirilmeyen , sadece karşılıklı hissedilen ve yaşanılan bir aşktı o.
Delicesine aşıktık birbirimize ..
Yatılı kaldığım pansiyona sadece , gece yatmak için giderdim.
Öğlenci olduğumuz yıl sabahtan okula gidinceye kadarki zamanlarımız ve okul çıkışlarımız , sabahçı olduğumuzda ise neredeyse öğleden geceye kadar ki zamanımız birlikte geçerdi..
Bazen evlerinde olurduk bazen cadde sokak gezerdik.
O zamanki genç mekanlarından pastaneye ya da sinemaya ise hiç gitmedik Funda ile ..
Büyük ablası Asude , ortanca kız Sinem kendilerinin erkek arkadaşları ile , bizim de Funda ile ne zaman evleneceğimizi planlayıp dururlardı..
Biz o sıralarda 14-15 yaşlarında idik.
Ailesi o kadar kabullenmişti ki bizim arkadaşlığımızı ,evden biri olarak görüyorlardı bu dağınık leyli meccani öğrenciyi..
Okul çıkışında , çifte kumrular gibi , diğer çocuklardan ayrı yürürdük Funda ile ..
Arkadaşlarımız laf atarlardı sağdan soldan ..
"- Sssshttt Cezmi .. anlayalım yani .. Ne iş .... ? "
"--Funda kız .. sizi gidi sizi ... yine birlikte nereye böyle ....?"
Utanırdım : -Boşver Funda .. Bakma sen onlara ... !
******************
O beni , yaptığım onca yanlış nedeniyle terkettikten sonra da sevdi. Tekrar biraraya gelmek için neler yapmadı ..
Haberler yolluyordu ..
"-Ne yapayım .. Hoşlanıyorum çok ondan "
Bütün çağrıları cevapsız kaldı. Büyü bozulmuştu bir kere ...
Lise bitinceye kadar zaman zaman birbirimizle yanyana , yakın yakına olduk ama hiç görüşmedik.
Okulun basketbol takımında önemli bir turnuvaya çıkmışlardı Monaga şehrinin o zaman ki büyük kapalı spor salonunda ..
Basketbolu severdim ama , doğrusu sırf o oynadığı için maçı izlemeye giderdim ..
Orada olduğumu bilirdi.
Kazara bir basket attı mı ya ..!
Deymeyin keyfine ...
Tribünlere döner ..Kollarını havaya kaldırarak :
"-İşte bak ..Gör beni .." dercesine bir hareket yapardı .. Salonda bir uğultu yükselirdi:
"-Kasılma be kızım .. Ne kasılıyorsun .. Alt tarafı bi basket attın .."
Salondakiler nerden bilecekti ki bu hareketin kime yapıldığını..
Benim gibi saf , derbededer bir köylü çocuğunun nesine aşıktı.. Hala sorarım kendime ..
Ama bilirsiniz , gönül bu .. Ferman dinler mi ?
*********************
Aradan neredeyse yarım yüzyıla yakın bir zaman geçti..
İngilizce öğretmeni olduğunu ve ismini de bildiği bir okulda uzun yıllar görev yaptığını söylemişti bir arkadaşım..
Kaç defa okulun önünden geçtim tanınmadan onu bir kez daha görebilmek için .. Ama onu hiç bir zaman göremedim ..
**********************
Yatılı okulda geçen beş yılımızı , Ortaokul Lise yıllarımı , o saf ve söylenmeden yaşanmış çocukça aşkımızı , zaman zaman hayal etmeye çalışırım.
Bir sis , bir perde ....
Anılar hayal meyal , anılar bölük pörçük ..
Yaşandı mı gerçekten .. ?
Yoksa sadece , uzun bir kış gecesinin hüzünlü bir rüyasından mı ibaretti ?
Yer yer silinmiş puslu bir film şeridi gibi ..
Geçip gitmiş çocukluk, ergenlik ve lise yılları ...
Evlenmiş, ayni kentte yaşamiş . Kötü hastaliktan vefat etmiş 56 yaşinda...
Şimdi , ne zaman bir yere giderken Monaga'dan geçsem içimi acıtan bir sızı belirir yüreğimde..
Yitip giden tekrar yaşanamayacak o çocukluk ve gençlik yılları için midir bu sızı , yarım kalmış bir aşk ve sevgili için midir yoksa , bilemem ..
İki damla yaş dökülür gözlerimden ..
İçim acır ...Göğsüm daralır ..
Sessiz sessiz ağlarım..
Nilüfer : -" Sevmek , eskidenmiş güzelim ..."
***
Neşe KARABÖCEK : Kulakların çınlasın ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder