Mutlu eş , mutlu hayat




İlk kez bir Amerikalı’dan duymuştum ‘Happy wife, happy life’ tabirini. Market kasasında sıra beklerken yanındaki adama sarılmış kıkır kıkır gülen bir kadınla sarıldığı adama bakarak söylemişti: ‘Mutlu eş, mutlu hayat’ diye. Formül bu kadar basitti. Geçtiğimiz hafta sonu Ayşe Arman’ın psikiyatr doktor Ümit Yazman’la yaptığı röportajı okurken bu tabir aklıma geldi. Yazman, kendi deyişi ile ‘Freud Amca’nın ‘insanın gelişimi’yle ilgili tespitini anlatıyordu. Buna göre bir insanın gelişimi anlatılırken ‘huni’ örneği veriliyordu. Bir huninin tepesinden anneden, babadan, aileden gelen genler, sosyal ve çevresel faktörler akıyor; bunlar karışıyor; bulamaç haline geliyor ve huninin o en dar kısmı her şeyin şekillendiği yer oluyor ki, bu kısma ‘anne-çocuk ilişkisi’ deniyordu.

Yazman, anneliğin ne kadar önemli olduğunu, yerine başka hiçbir şeyin koyulamayacağını bu örneğe gönderme yaparak anlatıyor ve babanın esas görevinin ‘evdeki anneyi mutlu etmek’ olduğunu ifade ediyor. Çünkü anne mutlu olursa, o yuva yürüyor. Mutlu anne, eşini de çocuğunu da mutlu ediyor.

Evdeki anneyi mutlu etmeye çalışmak şöyle dursun, aile içindeki şiddeti önleyebilirsek kar sayacağımız bir memlekette, varın bu annelerin yetiştirmeye çalıştıkları çocukların durumunu bir düşünün. Hayatlarındaki en kritik ilişkiyi böylesine sancılı yaşayan çocukların nasıl bireyler olacağını, bu bireylerin oluşturacağı toplumu tahmin etmek güç olmasa gerek. ‘Mutlu anne, mutlu hayat’ formülü olanca basitliği içinde, toplum olarak bir o kadar uzak bize. Ne mutlu bunu hayata geçirip, tecrübe edebilenlere...
Selcen Doğan Ağakay  sdogan@posta.com.tr

Hiç yorum yok:

Web Analytics