ÇALIŞKAN İNSANLAR CENNETİ'NDE YANLIŞ BİR ADAM
A Wrong Man In Workers' Paradise...
Bu , Rabindranath Tagore'dan , çok yıllar önce okumuş olduğum bir pasajın başlığı idi.
Okumaktan büyük haz aldığım ve bende etkiler yaratmış olan bu pasajı bu defa Türkçeleştirerek blogumda yer vermek istedim.
Ama ne kadar çabaladıysam da ,okurken aldığım lezzeti ,çevirirken hissedemedim ,daha doğrusu , her daim büyük bir keyif alarak okuduğum şeyi Türkçeleştirmeyi beceremedim.
Sağolsun kızım imdadıma yetişti.Benim , orijinalinden anladığı şeyi çevirememe gibi bir hastalığım olduğunu bildiğinden ,kızımın sayesinde bu hikayenin bildiğim kadarıyla ilk defa Türkçeye çevirisi de yapılmış oldu.
Ve bu hikayeyi Türkçe olarak ülkemizde okuyan ilk kişiler oluyorsunuz , bildiğim kadarıyla...
Nereden aklıma geldi derseniz....
Ender olarak yaptığım şeylerden birini yapmaktaydım yine...
TV nin karşısına geçmiş ,19:00 Ana Haber bültenini izlemekteydim..
Bir haber dikkatimi çekti...
Caddebostan sahilinde ilginç bir yarışma vardı....
Günlerden pazar ,hava güneşli idi.
Renk renk kumaşlardan ,tahtalardan ,plastik parçalardan yaptıkları motorsuz ve el yapımı planör ve uçaklarla kıyıda hazırlanmış 6 metre yükseklikteki rampalardan hızlanarak denize uçan ve 30-40 metre uzaklıkta , Boğaz'ın sularına gömülen yarışmacılar ,sahilde birikmiş , bu ilginç yarışmayı izleyen yüzlerce binlerce meraklılar , ne kadar da keyifli bir an yaşıyorlardı....
Amaç olabildiğince uzun süre denizin üzerinde havada kalmak ve izleyiciye hoş bir gösteri sunmaktı....
En uzağa uçmak kadar ,tasarım ve gösteri de jüri tarafından dikkate alınıyordu..
Uçanın ve izleyenin adrenalinin yükseldiği anlar çoktu..
Yine bir iki hafta önce ,kırlarda bir uçurtma yarışması vardı ...Renk renk uçurtmalar , daha yükseğe bütün görkemleriyle tırmanıyor ,masmavi gökyüzünde nazlı nazlı süzülüyorlardı..
Aylaklığa değil aslında , ... güzelliğe ,estetiğe , yaşam sevincine bütün övgüler..
İnsan , ruhuna , bazen güzellikler armağan etmeli , ruhunu , ciddiyetin asık suratına teslim etmemeli diye düşünürken ve o arada işte bunları izlerken , yıllar önce okumuş olduğum o güzel satırlar geldi aklıma...
İşte çevirisi……….
..............................................
ÇALIŞKANLAR CENNETİNDE YANLIŞ BİR ADAM
Adam , "salt yararlılık"* fikrine hiçbir zaman inanmamıştı.
Hiç bir "faydalı" işi olmadığı için , kendini zevklerinin o delice kaprislere bırakmıştı.
Erkek,kadın,kale heykelcikleri , ve deniz kabuklarıyla süslenmiş topraktan yapılmış antik şeyler yapmaktaydı. Resimler yapıyordu..
Bütün zamanını bu şekilde , tamamen yararsız ve gereksiz şeylere harcamaktaydı.
Herkes ona gülüyordu.. Bu yararsız uğraşlarından yakasını kurtarmaya yeminler ettiğinde ise , onları bir türlü aklından atamıyordu.
Bazı çocuklar vardır ..Derslerine nadiren çalışır , ama yine de derslerini geçerler.Bu adama olan da bunun benzeriydi.Dünya hayatını yararsız işlerle geçirmişti , ancak , ölümünde ,Cennet’in kapıları ona sonuna kadar açılmıştı.
Kiramen Katibin , yani Hesap Melekleri , Cennet’te bile yaptıklarınızı yazmaktaydılar.
Bu Adamdan sorumlu olan melek , büyük bir yanlışlık yaparak , ona “Çalışkan İnsanlar Cenneti” ’nde bir yer buldu.
Bu cennette , avarelik dışında her şeyi bulabilirdiniz.
Buradaki insanlar şöyle diyorlardı :
-“Tanrım..hiç boşa geçirecek zamanımız yok…”
Kadınlar şöyle fısıldaşır :
-“Haydi ,haydi…Çabuk olun…Zaman geçiyor”
Herkes ,zamanın paha biçilmez değerde olduğunu haykırmaktaydı.
“-Yapacak o kadar çok işimiz var ki , her bir dakikayı değerlendirmeliyiz.”
Her ne kadar şikayet edercesine iç çekerek söyleseler de , bu kelimeler onlara içten içe büyük haz veriyordu aslında..
Dünyadaki bütün hayatını , yararlı bir parçacık bir iş bile yapmadan geçirmiş olan bu yeni gelen , “Çalışkan İnsanlar Cenneti” nin mevcut düzenine hiç de uymuyor du…Sokakların ortasında amaçsız şekilde ,tembelce uzanıyor , telaş içindeki gelip geçen insanlarla çarpışıp duruyordu.
Yeşil çimenlerin üzerine ya da ,hızlı hızlı akan dere kenarlarında yayılıp yatıyordu.Bu davranışları her zaman meşgul çiftçiler tarafından kınanıyordu. Hep başkalarına ayakbağı oluyordu.
Aceleci bir kız vardı ,her gün testisini doldurmak için sessizce akan bir çağlayana giderdi. ( Evet , sessiz …Burası bir “ Çalışkan İnsanlar Cenneti” olduğundan , bir çağlayan bile enerjisini çağlayarak boşa harcamazdı.
Kızın hareketleri bir gitarın tellerinin üzerindeki hünerli bir elin hızlı hareketleri gibiydi.Saçları özensizce yapılmıştı ..Meraklı perçemleri ,harika koyu gözlerine bakabilmek içim alnına doğru dökülüyordu..
Aylak adam , derenin kenarında dikilmekteydi.Nasıl bir prenses zavallı yalnız bir dilenciyi görür de kalbi acıyla dolar , işte ,Cennetin bu meşgul kızı , onu gördü ve kalbi acıyla doldu.
“-A-ha ! “ diye hayretle haykırdı genç kız..
“-“Elinizde yapacak bir işiniz yok , öyle mi ?”
Adam içini çekti:
-“ Ne işi ? İşe ayıracak en küçük bir zamanım bile yok ! “
Kız , onun dediklerini tam anlayamamıştı :
“-Eğer isterseniz size yapacak bazı işler ayarlayabilirim..”
Adam cevap verdi:
-“Sessiz Çağlayanın Kızı ! Bu kadar zamandır sizin ellerinizden çıkmış bir işi almayı bekliyordum..”
“-Nasıl bir şey isterdiniz?”
-“İhtiyaç duymadığınız testilerinizden birini bana verebilir misiniz?”
“-Bir testi mi ? Çağlayandan su almak için mi ?”
“-Hayır ,testinizin üzerine resimler çizeceğim “
Kız sinirlenmişti:
“-Gerçekten resim mi.. ? Senin gibi birine harcayacak zamanım yok .Ben gibiyorum.”
Ve kız uzaklaştı …
Fakat meşgul bir kişi nasıl olur da yapacak hiçbir işi olmayan biriyle iyi geçinebilirdi ?
Hergün karşılaşıyorlardı , ve karşılaştıkları hergün , kıza:
“-Sessiz Çağlayanın Kızı ! Kil testilerinden birini bana versene…! Onun üzerine resimler çizeceğim”
Kız en sonunda dize geldi. Testilerinden birini ona verdi..Adam resim yapmaya başladı. Çizgiler çizgileri kovaladı , renklere renkler kattı.
İşini bitirdiğinde , kız testiyi kaldırdı , testinin her yanına ,gözleri şaşkınlıktan büyümüş vaziyette göz gezdirdi.
Kaşlarını çatarak sordu :
“-Bütün bu renkler ve çizgiler ne anlama geliyor ? Bunların gayesi ne ?”
Adam güldü :
“- Hiçbir şey…! Bir resmin hiçbir anlamı olmayabilir ve hiçbir gaye de taşımayabilir…”
Kız testileriyle uzaklaştı…
Evde , meraklı gözlerden uzakta , testiyi ışığa doğru tuttu. Evirdi çevirdi , her açıdan resimleri iyice inceledi . Gece yatağından kalktı . Bir lamba yaktı .Tekrar tekrar , evire çevire testiyi sessizlik içinde yeniden inceledi..
Hayatında ilk defa , hiçbir anlamı ve amacı olmayan bir şey görüyordu.
Ertesi gün Sessiz Çağlayan’a gitmek için yola çıkarken , o aceleci ayakları , sanki eskiye göre biraz daha az acele ediyordu.İçinde , yeni bir his uyanmış gibi görünüyordu .Bir his ki , hiçbir anlamı ve hiçbir amacı yokmuş gibi görünen bir şey….
Ressamı Çağlayan’ın kenarında ayakta dikilirken gördü ve şaşkınlık içinde sordu:
“-Benden ne istiyorsun ? “
“-Sadece , ellerinden çıkmış birkaç iş daha …! “
“-Nasıl bir şey istiyorsun ?”
“-Saçın için renkli bir kurdela yapayım mı ? “
“-O ne işe yarayacak ? “
“-Hiç..! “
Renklerin pırıl pırıl parlattığı bir kurdela yapıldı..
“Çalışkan İnsanlar Cenneti” ’nin meşgul kızı , şimdi hergün , pek çok zamanını , o renkli kurdelayı saçına çepeçevre takarak geçiriyordu . Dakikalar , hiç bir işe yaramadan geçip gidiyordu. Çoğu iş yarım bırakılmış olarak kalmıştı.
“Çalışkan İnsanlar Cenneti” ’nde işler sarpa sarmaya başlamıştı .
Daha önceleri çalışkan olan insanlar şimdi avare olmuştu. Paha biçilmez değerdeki zamanlarını resim yapma ve heykel gibi yararsız işlerle boşa harcıyorlardı.
İleri gelenler ve yaşlılar endişeliydi.Bir toplantı düzenlendi. Herkes böyle bir durumun , “Çalışkan İnsanlar Cenneti” tarihinde bugüne kadar görülmediği konusunda fikirbirliği içindeydi.
Adamdan sorumlu melek , telaş içinde geldi , bir baş hareketiyle ihtiyarlar meclisini selamladı ve bir itirafta bulundu :
“-Cennet’e yanlış bir adam getirdim” dedi . “Ve maalesef , her şey onun yüzünden bu hale geldi”.
Adam meclisin huzuruna çağırıldı .
Geldiğinde ,yaşlılar onun fantastik elbiselerini ,antika fırçalarını , resimlerini gördüler. Ve hemen , onun “Çalışkan insanlar Cenneti” için uygun bir tip olmadığını bildiler .
Başkan , kararlı ve sert bir ifadeyle :
“-Burası kesinlikle senin gibilere göre bir yer değil…Burayı terk etmen gerekiyor. “
Adam içi rahatlamış bir şekilde , fırçalarını ve resimlerini topladı .Fakat tam yola koyulurken , “Sessiz Çağlayan’ın Kızı” ayaklarını sürüye sürüye , sendeleyerek geldi ve arkasından bağırdı:
“-Biraz bekle …Ben de seninle gidiyorum”
Yaşlılar Meclisindekilerin şaşkınlıktan nefesleri kesildi.
”Çalışkan İnsanlar Cenneti” nde hiçbir zaman asla böyle bir şey olmamıştı .Hiçbir anlam ve amacı olmayan birşey, asla ve hiç bir zaman..…..”
(Benzer konular:
Yaşadığın her gün özeldir
Ruhlarınıza fırsat tanıyın )
..............................................
Yazar : Rabindranath Tagore
Çeviren : Zeynep BİRCAN
( Muğla Üni.Eğitim Fak. İng.Öğretmenliği )
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
okudum ama aklıma bişi takıldı,şimdi tekrar okuycam..bi dakka :)
Aklıma hemen Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ı geldi ister istemez. Türk edebiyatının baş tacıdır, yeri gelmişken onu da önereyim :) Gerçekten güzel bir hikayeydi, çeviri ise muhteşemdi. Kızınızın ve sizin elinize sağlık...
bu hikayeyi okuyunca aklımdan birden fazla düşünce geçti.gerçi bu benim artık kişisel özelliğim oldu,son iki yıldır kişisel gelişim ve iletişim teknikleri vb konularda çalışmalar yapıyorum,okuyorum yazıyorum çiziyorum.birden fazla şey düşünme özeliğini buarada edindim,geniş çerçeveden bakıyorum,birşeyin birden fazla anlama gelebileceğini düşünüyorum,polyanna kadar saftirik:) olmasada optimist yaklaşmaya çalışıyorum durum değerlendirmelerine.çalşıyorum diyorum çünkü bazen gerçekten çileden çıkmamı gerektirecek durumlar oluyor,bırakın eğitimi vs yi tekrar yaratsalar yine aynı tepkiyi verebileceğim anlar oluyor:)
eğer yalnış anlamadıysam zeynep kızınız,çeviren bölümünde yazdığınız isim...eğer doğruysa nekadar gururla yazdığınızı tahmin edebiliyorum ve itiraf etmeliyimki hernekadar bu hikayenin orjinalini bilmesemde türkçe çevrilmiş halinde inanılmaz bir ahenk ve bütünlük var.açıklama yapmasaydınız ben bir yerden alıntı yaptınız diye düşünürdüm.kız sizin kızınız ama bende gurur duydum.iletirseniz sevinirim.pek bahsetmesemde bende ingilizce öğretmeniyim aslında,üniversite eğitimimi bu alanda yaptım.buyüzden böyle çocukların böyle işler yaptığını görünce çok heyecanlanıyorum.
hikayede yalnış işler yaptığı düşünülen insanlara aslında yalnış bakış açısıyla bakılıyor olabileceğinide anlatıyor bence.bu adam bu işi yapamaz diye kenara konulan bir insandan beklenmeyen bir performans ve başarı alınabilir.hatta o kişi “-Biraz bekle …Ben de seninle gidiyorum” diyebilecek hayran kitlesi bile oluşturabilir...
teşekkürler Burak bey,ayrıca bu hikayeyi türkçeleştiren sizseniz şuan buraya yazanda sizsiniz dimi.yani cut-copy-paste yok dimi...o yüzden de /yanılmıyorsam/ elinize sağlık,üşenmemişsiniz...
iyi haftalar diliyorum.
ilk çeviriyi yapan benim...kızım beni azarladı ve çeviriyi üstlendi ve tamamladyı... ingilizce öğretmeni olduğunuzu bilmek beni ayrıca heyecenlandırdı..çünkü bu henim hayattaki en önde gelen uğraşlarımdan biri hobi anlamında.. kızım ingilizce dalında Anadolu lisesini bitiryor ..öss de dil puanı ile girecek inşallah...
hocam yazıyı büyük bir dikatle okudum yanlız ikilemde kaldım.ha bana birde ağustoz böçeği ile karınca nın hikayesini çağrıştırdı
kalıpsal olarak yani burda sonuçta bir doğruya ulaşmak gerekiyor.avaremi kalmak çalışmak mı?
sonuç olarak aykırı olan bir durum ortaya çıkıyor kızın“-Biraz bekle …Ben de seninle gidiyorum” demesi
doğrusu bende şaşırdım
ve yine ikileme düştüm avaremi kazandı yoksa genç kızmı kaybetti
saygılarımla umarım pişmanlıklarımız büyük olmaz ve bizi yıpratmaz
Hikayede yorum yapabilmek için bazı ayrıntıları daha bilmeye ihtiyaç var.Somut veriler olması gerek.Örneğin cennettekiler varlıklarını sürdürebilmek için o işleri yapmaya mecburlar mı?Yapılan işlerin mahiyeti ne?Şeytan ayrıntıda gizlidir misali bu doneler olmadan varılabilecek yargı sağlıklı olmayabilir.Ben hikayenin yazarı olsam verilecek mesaj için hikayeyi biraz daha ayrıntılarla süslerdim.
Çünkü bu durunda her isteyen istediği yargıya varabilir.Daha basit olan Ağustos böceği hikayesinin bile mesajı daha net.
Bu durumda kişinin niyetine göre bu hikayeden her şey çıkabilir.Örnek gerekirse birbirine zıt iki mesaj;
1-Vasıfsız işlerle uğraşacağına kabiliyetin olan zevk aldığın mutlu olduğun işi yap.
2-Fuzuli insanlardan uzak dur,seni kötüye yönlendirebilir.
Akıllı iğne ve Orpen in duruma bakış açıları çok mantıklı bence...evet ikilemde kalınabilecek yerler var ama o da hikayenin bütününü okumadığımız için...
sanatsal bakışın ( bugünlerin moda deyimiyle ORTALAMA toplumda )küçümsenmesi ve genellikle ,yararsız ve zaman kaybı olarak algılanmasını estetik değerden yoksunluğu ele alan bir ironik ve fantastik bir öyküdür aslında .burada eleştirilen çalışma değildir .kendini bir çarkın dişlilerine kaptırmış robotlaşmış , ,ruhsal haz ve ruhsal doygunluk yoksunluğudur eleştirilen...
ruhsal zenginliklerin yabana atılmaması gereğidir.
zaman zaman niye her şeyi bırakıp alıp başını sahillere ,kırlara ,kaçmak ister insan ...
o neden le ikilem olduğu düşüncesine pek katılmıyorum..ağustos böceği fablına o yüzden pek yakın değil teması bence
yani bir insa kendisini yani adam salakmi kendini cenete atiyo cok abartiyo :D
Yorum Gönder