" internette on günde nasıl populer olunabildiğini" anlatan ve orijinali
" geldik.biz "
adlı blogda bulunan ilginç bir yazıya rastladım
blogdaki yazı gerçekten çok ilginç..Biraz kısaltarak aldım buraya koydum.
Birlikte okuyalım :
İnternet’te Popüler Olma Kılavuzu
Türk internetinde olmaz diye bir şey kesinlikle yoktur. Çok uğraşmak da gerekmiyor!
Didem Erol, sex, çilek, ofiste taciz, etek altı görüntüleri, manken gibi vücuda nasıl sahip olunur, daha iyi seks için ne yapılmalı gibi anahtar kelime ve öbeklerle birkaç yazı yazın ve sonucu gözlemleyin.
Nasıl da doluştular sitenize değil mi?
Eee , Türk genci zeki, çevik ve çalışkandır değil mi, abazan olmuş çok mu? Hem böyle büyük bir potansiyel varken değerlendirmemek olur mu? Boşa gider, arkandan ağlar sonra.
Niccolo Machiavelli ne demiş?:
Amaca giden her yol mübahtır.
Tabii ki paşam.
Bu kızgınlık dönemindeki boğaları eğitmek ve onları doğru yola sevketmek gibi zor ve çetrefilli bir yol varken, neden hem kolay hem de paraya daha yakın yol seçilmesin?
Etik değilse değil. Sevap kazanmanın başka yolları var canım, sadece saksıyı biraz çalıştırın.
Bu milletin en büyük sorunu ne?
Tabii ki porno siteler yüzünden değişmeyen İnternet Explorer ana sayfası!
Babası bilgisayarı bir açsa malumunuz, zebellah gibi bir zenci aletiyle karşılaşacak.
Ne yapmalı?
Bu insanları da düşünmeli ve onlara yardımı bir vatan, millet borcu bilmeliyiz ki gençlerimiz kolay kolay porno film seyredebilsinler.
Bir de kallavi bir sosyal network’e kesinlikle sataşın.
Güzel bir video hazırlayın. Başınıza çorap geçirip yöneticilerine ana avrat düz gidin. Yememişlerse bile “Hakkımızı yediniz” deyin ... 3 ayda kazandığınız 200 Guatamala dolarını yumurta tavasında çatır çutur yakın.
Hatta artistlik olsun diye “Birini de ortadan yakalım” deyin, cana yakın biri olduğunuzu zannetsinler.
Bunları yapamazsanız bile yapılmışını bulup sitenizde yayınlayın, zaten yapan olursa en geç iki gün içerisinde size ulaşır korkmayın. Nasılsa artık tanınmış bir siteniz var. Kim reddedebilir ki?
Yayınlamakta çekinmeyin hatta yayınlamayı bir üstünlük olarak görün. “Kim yayınlayabilir şu alemde benden başka” deyin.
Nasıl olsa aralarında bunu anlayabilecek zekada kimse yoktur. Çünkü ziyaretçi profiliniz az çok belli, fanlarınız bile var artık. Çoğu seni pohpohlayacak ve “Arkandayız dayı” diyecekler.
Bu taktik size çok kazandıracak emin olun, daha publish butonuna bile basmadan yüzlerce yorumu hayal edebilirsiniz, ne kadar güzel bir duygu değil mi?
Tüm blog dünyasının tepkisini toplayacaksınız , biliyor musunuz?
Herkes siteye akın edecek, gelsin adsense çekleri, gelsin dolarlar. Kim bilir, iyi bir çocuk olursanız Blogkazanı’na bile düşebilirsiniz.
Fakat önünüze seviyesiz, salak bir o kadar da cahil insanlar da çıkar, sakın ama sakın aldırmayın!
Bu deliler genellikle reklamsız, kar amacı gütmeyen edebiyat ve açık kaynak konulu sitelere yazı yazar.
Bunlar o kadar şirrettir ki temiz internet, bloglama etikleri gibi deli saçması şeylerle ilgilenir insanlara sıkıcı, zararlı ve bölücü şeyler aşılarlar. Olur da bu video karşılarına çıkarsa sözlerini esirgemeyeceklerdir.
“Bunlarda kafam kadar reklam yok ama neden böyle yapıyorlar?” demeyeceksin kesinlikle!
İdealist insanlarla uğraşılmaz, aman! Bunlar benim yüksek ünüm üzerinden prim yapmaya çalışıyorlar deyip geçeceksin.
“Neyin primi adamın kazanç derdi bile yok derlerse.” o yorumu sakın yayınlama “akismet spam klasörüne falan düşmüş” dersin.
Sorulara sakın yanıt verme, versen bile laf ebeliği yap, alttan al “hoşuma gidiyor” de konuyu sürekli dağıt, ünün yürüsün, “yürü be ” desinler.
Unutmadan geçmeyeyim, kendine dış etkilerden muhafaza edilmiş rahat rahat “a.q.” diyebileceğin bir subdomain oluştur.
Gündemi argo tavırlarla eleştir, olabildiğince sulu ve içten olmaya çalış. Eminim onun da alıcısı olacaktır.
Ziyaretçi kitlene bir süre sonra şaşırabilirsin bile.
Bir de şu bahsettiğim idealist bozması deli eleman var ya, onu da orada güzelce bir ters düz et. Gündemi dağıt, olanları unut, ohhh mis.
Bu makalenin yazarı Yalçın Can kendini kısaca şöyle tanımlıyor:- Gezmeyi, öğrenmeyi ve öğretmeyi severim. Kahkahalar atarak gülmeyi, insanları mutlu etmeyi, Freddie Mercury dinlemeyi ve duyguları en üst seviyede yaşamayı severim. Büyüyünce Fight Club işletmek istiyorum. Böyle işte..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder