POTANSİYELİNİZ KADAR GİDEBİLİRSİNİZ...
Hayatta başarılı olmanın ölçüsü nedir?
Önümüze kendimizin koyduğu hedefler mi, yoksa başkalarının koyduğu hedefler mi? Kim bilir bu hedefleri yakalayıp ben başarılı bir insanım diyen birçok insan çevremizde dolaşmaktadır. Bu düşünceyle bir ömür tüketen nice insanlar vardır. Ama kabul etmek gerekir ki hiç hedefi olmayan kişilerin bulunduğu bir ortamda belirli bir hedefi olan ve bu hedef için çalışanlar el üstünde tutulmaya layıktır.
İnsanlar için, hedeflere ulaşmak başarılı olmak anlamına gelmektedir genelde. Oysa hedeflere ulaşmaktan daha önemli bir şey var ki o da insanın potansiyelini kullanabilmesidir. Bir günde 4 saat ders çalışma potansiyeline sahip bir öğrencinin 1-2 saat çalışması ve başka öğrencilerle kendisini kıyaslaması o öğrenci için başarısızlıkların başlangıcıdır. İnsanlar hedef belirlerken genelde potansiyellerine bakmadan hareket ederler. Çevrelerinde bulunan ve kendi benzerlerinin hedefleri kendileri içinde bir hedef olmaktadır. İstisna olarak belki bir adım daha fazlasına ulaşmak isteyenler de çıkabilir. Ama potansiyelinin altında iş yapanlar başarısız insanlardır. Her insan için başarı çıtası kendi potansiyelidir.
Kendi potansiyelini insanlar nasıl tespit edebilir acaba? Bu iş ne matematikteki 4 işlemle ne de fiziksel deneylerle tespit edilir. İlkokulda matematik dersinde zayıf not alan bir öğrenci çok güzel resim yapma kabiliyetine sahipse ona başarısız diyebilir miyiz? Einstein’ın matematik dersinden başarısız olduğu için liseden atıldığını hatırlatırsak; her şeyin örgün öğretimdeki başarıyla sınırlı olmadığını görmüş oluruz.
Sayısal derslerde başarılı olamayan bir öğrenciye ailesi ve arkadaş çevresi tarafından mutlaka mühendislik eğitimi alması ve üniversite sınavı için bu doğrultuda bir çalışama yapması tavsiye edilmemelidir. Çünkü öğrenci bu derslerde başarılı olamayıp ümitsizliğe kapıldığında onun için artık ders çalışmanın hiçbir cazip tarafı yoktur. Okul ve okumak artık nefret edilen kavramlardır. Oysa bu öğrenci tarih, felsefe gibi derslerde çok başarılı biri olabilir. Bu durumda onun bu kabiliyetini geliştirmek gerekir. Yasakçı ve ben bilirimci zihniyetle konuya yaklaşmak çözümü olmayan yeni sorunların ortaya çıkmasına sebep olur. Elbette öğrenciye mutlak özgürlük tanımak da doğru değildir. Yapılacak en iyi iş onu doğru yönlendirmek bu mümkün değilse bu yönlendirmeyi yapacak doğru insanlarla tanıştırmaktır. Aksi takdirde öğrencinin güçlü yanını zayıflatmış oluruz.
İnsanların zayıf yanlarını güçlendirmekten daha komik ne olabilir ki? Tıpkı devekuşuna uçmayı öğretmek gibi. Devekuşu yaratılırken onun uçuculuğu ön plana çıkarılmamış hızlı koşabilme kabiliyeti verilmiştir. Ama biz bu durumu hep göz ardı ederiz ve çevremizdekilerin zayıf yönlerini güçlendirmeye çalışırız. Ne acıdır ki bu konuda başarısızlık %100’e yakındır. Zaten bu konuda bir çalışmaya girenler ilk önce muhatabının başarısız yönlerini görürler. Oysa o insanda kim bilir ne kabiliyetler vardır da bunu ortaya çıkaracak bir uzman beklemektedir. İşin acı tarafı toplum olarak böyle insanlara sahip değiliz veya onların kendilerini bize göstermelerine izin vermiyoruz.
Çocuğunun tıp okuyup doktor olmasını isteyen anne-babalar vardır. Özel dersler, iyi okullar, iyi dershaneler sayesinde bu hedeflerine ulaşabilirler. Ama karşılarında ortalama bir doktor görürler. Halbuki çocuklarının istediği bir enstrümanı çalmayı öğretecek bir öğretmen tutarak onun belki de dünya çapında bir müzisyen olmasını sağlayabilirler. Hiç olmazsa büyük bir hevesle bu işe girişen çocuk mutlaka hayatta zevk alacağı bir iş yapmış olacaktır. Çok para kazanamayabilir ama mutlu bir hayatı ve potansiyelini kullanarak toplum içinde bir konuma gelmenin huzurunu tatmaktadır.
Gerek yaş olarak gerekse de statü olarak önde olanlar birileri için hep hedef tespitinde bulunurlar. Bazen de insanlar kendi kendilerine hedef koyarlar: Liseyi bitirmek, ÖSS’yi kazanmak, bilgisayar mühendisi olmak, Microsoft’ta çalışmak, zengin olmak,... Liseyi bitirmeden ve ÖSS’yi kazanmadan bilgisayar mühendisi olunamaz mı? Niçin Microsoft da ona rakip olabilecek yeni bir şirket değil? Kim bilir belki de potansiyeli bilgisayarla amatörce uğraşacak kadardır.
Potansiyel tespiti için mutlaka geçmişe bakmak gerekir. Bir hafta, bir ay, bir yıl belki de on yıl. Bu süre içinde ne yapıldı? Ne yapılabilirdi? Potansiyel yeteri kadar kullanılabildi mi? Yapılan işlerin niceliği yapılabilirlerden fazla ise kişi başarılı olduğunu iddia edebilir. Eğer böyle değilse ortada bir başarısızlık var demektir ve hemen gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu iki durumun dışında üçüncü bir durum söz konusu ise yani yapılanlarla yapılabilecek olanlar eşit değerde ise o zaman insan yerinde sayıyor demektir. Başka bir yaklaşımla geçmişi ile bugünü aynı olduğundan dolayı zarardadır.
ALİ TOPDAĞ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder