oğlan çocuklarının gelişiminde en önemli unsur , baba dır

Bebekler çoğunlukla ilk anlamlı konuşma çabasını “ba ba ba” diyerek gösterir. Her ne kadar bilinçle söylememiş olsa da ‘önce baba dedi’ diye heyecanlanır bütün babalar.
Bir evlada sahip olma duygusunu anneler gibi bütün vücuduyla ve ruhuyla yaşamıyor olsalar da, erkekler için baba olmak, kendi canından bir parçanın yaratıldığını görmek ve onun bakımını üstlenmek hayata anlam katan güzel bir duygudur.
Anne ve babasıyla birlikte huzurlu bir aile ortamında büyümek, bir çocuk için bütün bir hayatı etkileyen olumlu bir kazanımdır. Ebeveynlerden birinin yokluğunu diğerinin doldurması mümkün değildir, çünkü her ikisinden alınan kişilik özellikleri birbirini tamamlar.
Bu yüzden sadece eve ekmek getiren, çocuğunu iyi okullarda okutan, bakımını, beslenmesini sağlayan bir erkek ‘iyi baba’ sayılmıyor.
Babaların maddi sorumluluktan önce, çocuklarına iyi bir örnek olarak çocuklarıyla duygusal paylaşımda da bulunmaları gerekiyor. Özellikle oğlan çocuklarının ‘erkek’ rolüne hazırlanmaları için öncelikli görev babalara düşüyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ergen-Genç-Erişkin Kliniği Şefi Psikiyatr Doç. Dr. Kemal Sayar, modernleşmeyle beraber ev ve iş arasında oluşan uçurumun, babanın evden kaybolmasına sebep olduğunu belirtiyor.
Pek çok çocuk için babanın artık eve onlar uyuduktan sonra gelen bir gölge varlık haline geldiğine dikkat çeken Sayar, babanın anahtar rollerinden birisinin oğlan çocuğunu erkeklik rolüne hazırlamak olduğunu söylüyor.
Sayar, kimliğini bir erkek olarak kurgulayacağı “erkeklerin dünyasına” hazırlanamayan çocukların kadınlarla ilişki kurmakta çok zorlanacağını belirtiyor:
- “Bu role hazırlanamayan çocuklar, ya kadınlara yapışacak ya da onlardan çok uzak duracaktır. Endüstri devriminden en fazla yara alan sevgi birimi baba-oğul bağı olmuştur. Endüstrileşme öncesi oğullar babalarını tarlalarla veya ticarette görüyor, erken yaşta onlara katılıyor iken artık babalarını bu biçimde görme şansları kalmamıştır. Pederşâhi toplumumuzda gizli saklı bir maderşahilik hüküm sürüyor, ilişkiler, duygular öne çıkıyor ve oğul babayı duygusuzluğun o gri dünyasından çıkıp gelen bir yabancı olarak değerlendiriyor.”
Babaları ile yeterli bağ kuran çocukların erkek kimliğine kolayca geçebildiğini ifade eden Sayar’a göre, bazı insanlar da erkek kimliğine adım atar; ama babalarının o ilgisizliğini, duygusal ceset olma halini kendi hayatlarına kopya eder.
Bazı erkekler kadınların dünyasında kalır ve onların değerlerini benimser, erkeklerin dünyasındaki sevgisizlikten nefret ederek yaşar.
Bir oğlun annenin kendisi için ve kendisinin annesi için taşıdığı tehlikeye karşı babaya ihtiyacı vardır. Eğer ana-oğul ilişkisi çok yalıtık kalırsa çok yoğun ve tahripkâr bir hâle bürünebilir.

Çocuklar ezilmemeli

“Babalarımız hayatta kim olduğumuzu, nasıl durduğumuzu, nereye ve nasıl baktığımızı tayin eder.” diyen Doç. Dr. Sayar, erkek çocukları için hayatın, baba ve annenin çocukluğa attıkları ilmeklerin çözüldüğü bir serüven olduğunu söylüyor.
Sözgelimi baba, oğlunun ruhunda öyle kocaman bir yara açmış, onu varlığıyla o kadar sindirmiştir ki oğul bir türlü büyüyemez, yetişkin hayata adım atamaz, ebedî bir ergen olarak kalır. Etrafından hep bir baba azarı yiyebileceği korkusuyla hayatı kıyısından köşesinden yaşar, içinde babayla yaşanmış ve mağlubiyetle bitmiş bir savaşın ukdesi dolaşır. Bu ukde ruhun kıyılarını döven depresyon dalgalarıyla varlığını hatırlatır.
Babalar kimi zaman oğullarının hayatına o kadar kuvvetli bir gölge düşürür ki, ayrımlaşmayı ve bağımsızlaşmayı başaramayan oğul; babanın bir uzvu, bir uzantısı olarak, bir gölge olarak yaşamaya devam eder.

Varlığı belli olmayan babalar var

Bazen de baba yoktur. Ya fiziksel olarak orada değildir ya da fiziksel olarak orada olsa bile ruhsal olarak yoktur. Oğul bir baba açlığı içinde dış dünyadan babaya ait bütün simgeleri ruhuna emer.
Babasız büyümek çocukların iç dünyalarına bitmek bilmeyen bir gurbet acısı olarak tercüme edilir. Babadan gurbet, bir oğul için gurbetlerin en yakıcısı, en iç paralayıcısıdır. Soğuk ve mesafeli babalar, çocuk ruhunun biricik gıdası olan şefkat ve sevgiyi oğullarından esirger ve onları hayat boyu telâfi etmekte zorlanacakları bir açlığa mahkûm ederler.
Güçlü babaların ihmâle uğramış oğulları, geçmişin yaralarını iyileştirmek için babalarının tam aksi politik duruşlar, inanışlar ve yaşayışlara yelken açar, farklı olmayı başarmak ve savaşa devam etmek suretiyle, erkeklik ülkesine girmek isterler.
Oğulların davası erkek olabilmektir; erkeklerin arasına kabul edilebilmek, yetişkin bir erkek olarak ayakta durabileceklerini, babalarına ve hemcinslerine göstermektir. Batılı toplumlarda erkekliğe adım atışın şartı olarak baba evinden ayrılma davranışını eleştiren Sayar’a göre, Batı toplumlarında pek çok genç, bu yüzden anne-baba sevgisini doyasıya yaşayamadan, anne-baba ile ilişkileri tam olarak çözümleyemeden erken bir biçimde hayata atılıyor. Bu durum da ruhsal anlamda ‘bitmemiş bir iş’ olarak kalıyor.
Türkiye’de ise tam tersine, anne ve babanın sunduğu güvenlik duygusundan vazgeçmeye yanaşmayan, hayatın sorumluluklarını hep erteleyen, ebedî ergenlerin yaygın olduğu görülüyor.
Babalar çocuklarına hayatın kurallarını, beklentilerini, kaçınılmazlıklarını öğretir. Bunu zamanın sınırlarını ve gerçekliğini öğreterek, gereken yer ve zamanda iktidarını kullanarak öğretir. Böylece çocuk dünyanın bütünüyle kendisinin o sınırsız zannettiği gücüne tabi olmadığını fark eder.
Çocuklarının gelişim evrelerinde ‘orada olan’ babaların onlara en büyük iyiliği yaptığını vurgulayan Doç. Dr. Kemal Sayar, bu tarz babaların çocukların hayatındaki etkisini şöyle anlatıyor:
- “Babaları kendileriyle ilgilenen çocuklar duygularını daha iyi düzenliyor, daha yüksek toplumsal ve eğitimsel başarı gösteriyor.

Babalar çocukları, hayal kırıklıklarına tahammül ve işleri kendi başlarına çözme konusunda daha fazla cesaretlendiriyor. Baba sevgisini doyasıya tadan çocuklar duygusal açıdan daha
Öte yanda ‘yok baba’ların çocukları, daha fazla madde kötüye kullanımı, depresyon, intihar ve daha düşük okul başarısı gösterebiliyor.”

Babasız büyüyen çocuklarda suça eğilim artıyor

Yapılan araştırmalar Amerika’da suçun en belirgin sebeplerinden birinin babasız büyüme olduğunu gösteriyor.
Şiddete dayalı suçlar, çocuk suçluluğu, madde kullanımı ile baba yokluğu arasında direkt bir bağlantı olduğunu belirten Kemal Sayar, bununla birlikte, sorumluluk sahibi bir babanın varlığının bu sosyal hastalıkların yerine geçebilen caydırıcı bir işlevi olduğuna dikkat çekiyor.
Araştırma sonuçları “sıcak ve sevecen” baba rolü çocukların olumlu bir şahsiyet oluşturmasına yardımcı oluyor.
Ayrıca, çocuklarda cinsiyet rollerinin gelişimini de olumlu etkiliyor. Örneğin, erkek çocukları bir erkek olarak büyürken babalarından erkeklerin ilgileri, faaliyetleri ve sosyal davranışlarını öğrenebiliyor.
Ebeveynin yokluğu ya da çocuğun ebeveynle (genellikle de babayla) sık iletişim kuramaması ise çocuk üzerinde bazı olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Araştırmalar, çocukların büyük çoğunluğunun babalarını çok fazla özlediklerini göstermektedir.
Küçük çocuklar, babaları boşandığında, babası sanki ölmüş gibi derin bir üzüntü duyabilmektedir. Babanın yokluğu ya da devamlı uzaklık hali ise bu büyük üzüntünün uzamasına neden olmaktadır. Babanın yokluğu hem kız hem de erkek çocukların sosyal davranışlarını olumsuz yönde etkiler.
Araştırma sonuçları, baba yokluğu yaşayan çocukların davranış problemleri göstermesinin daha olası olduğunu ve okulda, özellikle matematik ve fen derslerinde pek başarılı olamadıklarını göstermektedir.
Boşanma çocukları olumsuz etkiliyor
Amerika’da yapılmış olan bir araştırmada, ebeveynleri boşanmış olan 144 çocuk ve ergen hastada, yaygın olarak şu üç problemin görüldüğü belirlenmiş: Katılımcıların yüzde 63’ü endişe, üzüntü, fobiler, depresyon gibi psikolojik problemler yaşıyor. Yüzde 56’sı becerilerde ve performansta azalma içinde. Yüzde 43’ünde ise ebeveynlere karşı öfke duygusu bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Web Analytics