Bir şey yapalım ama ne? Gidelim ama nereye?

Amerika’ya gitmek isteyenler de çoktu. 

Daha romantikler ise Güney Amerika hayalleri kurarlardı.

 Muhteşem Patagonya’nın bu hayalde etkili olmadığını kim iddia edebilir.

Bu arkadaşlara o zamanlar da söylerdim, nereye giderseniz gidin mevcut dünya sistemi içinde, hiçbir yerde güvende olamazsınız. kendinizi iyi hissedemezsiniz. Hiç değilse düşmanın kim olduğunu bildiğimiz, doğduğumuz bu topraklarda kalıp, burada yaşamanın, burada mücadele etmenin daha anlamlı ve aslında daha güvenli olduğunu söylerdim.

Korona anladığım kadarıyla bu tezimi biraz daha doğruladı. Şatafatlı Avrupa ve Amerika çöktü. Ortadoğu, Rusya ve Çin’e gitmek isteyenleri ise o zaman da duymazdım.

Şimdi yeniden iç piyasaya yöneldi arkadaşlarımız ama onlara yine kötü haberlerim var, yazının sonunda ise bir umut ışığı belirdi sanki.
Datça’ya gitmek isteyenler var mesela, Kaş, Kalkan, Foça, Seferihisar hemen arkasından geliyor. 

Bütün bu yerleşimlerde korkunç bir nüfus artışı, toki baskısı, ranta açılan koy ve plajlar, cennet köşelerine açılan maden sahaları, dev rüzgar panelleriyle kaplı alanlar var.

Saros Körfezi diğer umutlardan biri. Ah o Kömür Limanı’nda yüzmek ne harikadır gerçekten de. Ama şimdi körfez tehdit altında. Kuzey kıyılarına dev bir doğalgaz limanı yapılmak isteniyor ve Çanakkale Boğazı’na yapılan köprü kısa zaman sonra Saros’un, Çanakkale’nin, Kazdağları’nın, Gökçeada ve Bozcaada’nın yağmalanacağının açık işaretini veriyor.

Bursa’nın yeşil mi yeşil köylerine ne dersiniz? Ertesi gün Türk Telekom’u da yağmalayan, Lübnan asıllı bir şirket kapınıza dayanabilir ve şalvarlarınızla elinizde çapa küreği, içinde belki kendi evladınızın da olduğu jandarmanın korumalık (bodyguard) yaptığı bu şirketle karşı karşıya gelebilirsiniz.

Kars’a, Ardahan’a ne dersiniz? Çıldır Gölü harika?Babamın 70 yıl önce ektiği söğütleri kestiler ve bölgenin en değerli tarım arazilerinin tam ortasından neredeyse 100 m genişliğinde bir yol yaptılar. Aşırı turizm baskısı önümüzdeki yıllarda Çıldır Gölü’nde yıkım getirecek buna kimsenin şüphesi olmasın. Bölgede yapılan HES’ler iklimi değiştirdi ve aşırı hava koşulları oluşmasına neden oldu, doğru düzgün kar yağmıyor, yaz aylarında aşırı yağış ve dolu cabası.


O zaman Artvin’e gitmek isteyenler olabilir, mesela Yusufeli harika bir yerde kurulu?Kısa bir zaman sonra Yusufeli sular altında kalacak, eğer geçtiğimiz yıllarda bu romantik duygularla oraya gidip kendi ellerinizle bir yuva inşa etmiş olsaydınız, kısa bir süre sonra o yuvayı başınıza yıkacaklardı.

Sinop geldi aklıma, Hamsilos Koyu harikadır, orada yüzeriz hem ve hem de Erfelek Şelaleleri’ne gideriz arada bir.Tamam gidin de görün bakalım, nükleer tesislere de uğrayın arada.
Karadeniz’in sisler içindeki yaylalarından birine gidip boş evlerden birine yerleşsek nasıl olur?Çok iyi olur da, dikkat edin açılan ‘yeşil yol’ inşaatının aşağı döktüğü milyonlarca ton taş ve kaya sizin küçük yaylanızı yutmasın.
Sen de amma karamsarsın birader, o zaman ben de Kıyıköy ya da İğneada’ya giderim.Tamam git tabii, İğneada’ya nükleer santral yapmayı planlıyorlar, Türk Akımı adı verilen doğalgaz boru hattının istasyonlarından biri de Kıyıköy’e yapılıyor.
Eskişehir’e giderim, hem oranın belediye başkanı da iyiymiş.İyi fikir ama madenlerin ayrıştırma havuzlarındaki kimyasalların içme sularına sızmaması konusunda sana bir söz veremem.
Sarıkamış’a gidip hayvancılık yaparım, orada çok kadim bir köy biliyorum. Karakurt. Oraya yerleşirim.Hmm anlaşılan pek haber seyretmiyorsun. Karakurt, yapılan bir barajın suları altında kalmak üzere. O güzelim, etkileyici vadi artık olmayacak. Aras Nehri boyunca kıvrıla kıvrıla gittiğimiz Kars – Erzurum yolu artık, yukarıda bir otoban olacak.
Tamam o zaman Burdur’a gidip, lavanta ekerim.Burdur’dan Yeşilova’ya giderken, mermer ocakları için dümdüz edilen dağları görmek, Burdur Gölü’nün her gün gözlerinin önünde kuruduğuna tanık olmak, Salda Gölü’nün yağmalanmasını her gün 40 km öteden duymak istiyorsan git tabii, Burdur güzel yer, hem müzesi de Türkiye’nin en iyi müzelerinden biri. Eğer gidersen Sagalassos uğrak yerlerinden biri olsun, ha bu arada Ağlasun yakınlarında da maden için dağlara hücum edildiğini duymuştum. Umarım Sagalassos etkilenmez bu durumdan.

Tamam tamam, ben aslında en iyi ihtimali en sona bırakmıştım. Olimpos, Olimpos’a gideceğim!
Ben de bu yazıyı kirli sermayenin saldırılarına açık hale getirilen ve bizzat orada yaşayanların da balıklama onayladığı, Olimpos’un 1. derece sit alanından 3. derece sit alanına dönüştürülmesi haberinden sonra yazdım zaten.

Özetlersem, kaçacak yerin yok güzel kardeşim.Nereye gidersen git artık direnmekten başka çaren yok. Rejimleri, kendi kirli çıkarları için kullanan sermaye sınıfı seni gelip saklandığın yerde bulacak ve çok büyük bir ihtimalle evini ya da hatta çadırını başına yıkacak.
Yerinde olsam, her sıkıştığında kuyruğunu kıstırıp kaçmak yerine kalıp savaşmayı denerdim. Çünkü savaşı burada kazanamazsan, kaçmak istediğin yerler de güvende olmayacak.

Deniz Kartal

Dünyalılar.org

Mayıs 2020


Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

O ÇEYREK BURAYA GELECEK

 

"Yurdum insanı bu.. Yapar mı yapar..."

Kayseri'de bir vatandaş, düğününde çeyrek altın takmış olduğu kişinin,  kendisinin yaptiğı düğüne gelmemesi ve altını göndermemesi üzerine ilamsız icra takibinde bulunarak altının bedelini geri aldı.

AA' nın aktardığı habere göre ismini açıklamak istemeyen bir tüketici, Kayseri 1. İcra Dairesine düğününde çeyrek altın taktığı kişinin davet etmesine rağmen düğününe gelmediğini ve taktığı altını da göndermediğini belirterek başvuruda bulundu. Araya tanıdıklarının girmesine rağmen çeyrek altınını geri alamadığını ifade eden vatandaş, ilamsız icra takibi talep etti.

Adresine ödeme emri gelen kişi ise çeyrek altının bedelini icra dairesine ödedi.

(ONEDIO Sitesinin gerçek bir haberidir)

*********************************

Eşinin dostunun düğününe icabet etmek ve yeni evlenen gençlerin yuvalarına  karinca kararınca bir katkı olarak takı takmak köklü bir geleneğimizdir.

Ancak,  düğünlerine katılıp takınızı taktığınız düğün sahibinin de , sizin evlatlarinizin düğününe katilması ve  en azindan  onun dügününde ya da düğünlerinde  sizin  taktığınız takıya eşdeğer bir takı takması gerekir. 

Genellikle yapilan bir uygulama da şudur:  Sizin düğünde takı takmış kişinin düğününe katılınamasa bile takısının gençlere o mutlu günlerinde ulaştırılması da bir seçenektir ve bu köklü geleneğimizin bir gereğidir.

Makul görülecek samimi  mazereti olanları bilirsiniz zaten. 

Onların dışında, yan yattı çamura battı gibi aslı astarı olmayan nedenlerle ya da hiç nedensiz dügününüze katilmaması, katılamasa bile sizin taktıginiz takılarin kaba tabirle üzerine yatması, vicdanları da rahatsız edici bir davranıştır.

Bu tür davranışların sonucunda, güzel yurdumda aşağıdaki gibi trajikomik ve güler misin ağlar mısın tarzında  haberlerle karşilaşmak hiç te  sürpriz olmasa gerek.

Ne dersiniz?






Devamını Okumak İçin Tıklayın..!

Zayıflamanın En Sağlıklı Yolu: Probiyotikler

Gerek yazılarımda ve kitaplarımda gerekse katıldığım televizyon programlarında probiyotik zengini beslenmek gerektiğini, sağlıklı olmak istiyorsanız vücudunuzdaki faydalı bakterilere gözünüz gibi bakmanız gerektiğini anlatıyorum. Bu defa probiyotiklerin çok fazla bilinmeyen bir yönüne dikkat çekmek istiyorum: 

Probiyotikler kilo vermenize yardımcı olur. Hatta rejim yapmadan sadece vücudunuzdaki dost bakterilerin sayısını artırarak zayıflayabilirsiniz!

Dilerseniz önce probiyotiklerin sağlık üstündeki mucize etkilerini kısaca hatırlayalım. 

Bağırsaklarda ne kadar çok dost bakteri varsa hastalıklara karşı direnç de o kadar artar. Basit bir soğuk algınlığından alerjilere ve kansere kadar birçok hastalığa karşı en önemli savunma askerleriniz probiyotiklerdir. 

Sindirim sisteminde yaklaşık 100 trilyon faydalı bakteri yaşar. Probiyotiklerin toplam ağırlığı takriben 2-2.5 kilo kadardır!

Dost Bakteriler Zayıflatıyor

70 kilo civarında birinin vücut ağırlığının yaklaşık % 4’ünü oluşturan bu dost kuvvetler ile kilo kontrolü arasında yakın bir ilişki olduğunu kanıtlayan birçok araştırma var. Dilerseniz bunlara bir göz atalım.
Bilimsel bir çalışma (1) için obez ve normal kilolu insanların bağırsak florası incelendiğinde, obez olanlarda firmicutes adında bir zararlı bakterinin, zayıf olanlara kıyasla; zayıf olanlarda ise bir probiyotik olan bacteroidetes miktarının kilolu olanlara kıyasla çok daha yüksek olduğu gözlenmiş. Kilo problemi olanlarda bolca bulunan firmicutes bakterisinin mahareti ne biliyor musunuz? Şekeri alıp yağa çevirmek konusunda son derece başarılı olması. Bir başka araştırmada(2) ise obez farelerin bağırsak florasındaki firmicutes bakterisini azaltıp bacteroidetes bakterisi artırıldığında vücut ağırlıklarının % 15’i kadar zayıfladıkları gözlenmiş. Hem de diyetlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına rağmen!

Rejim Yapmadan Kilo Vermek İçin

Başka bir çalışma (3) ise Lactobacillus rhamnosus adında başka bir probiyotiğin kadınlarda kilo vermeye yardımcı olduğunu gösteriyor. 12 hafta boyunca önerilen diyeti uygulayan kadınların bir kısmına besin takviyesi olarak Lactobacillus rhamnosus takviyesi veriliyor. 12 hafta sonra diyetleri takviye ile desteklenen kadınların diğer gruba kıyasla daha fazla kilo verdikleri gözleniyor. Üç ayın sonunda ise araştırma çok daha çarpıcı bir boyuta taşınıyor. Bu defa kadınların diyetlerindeki tüm kısıtlamalar kalkıyor. Ama probiyotik takviyesi kullanan kadınlar, probiyotik almaya devam ediyorlar. Lactobacillus rhamnosus takviyesi alan kadınların rejim yapmasalar da kilo vermeye devam ettikleri; takviye almayan kadınların ise diyeti bıraktıklarında kilo almaya başladıkları görülüyor. Özetlemek gerekirse, rejim yaparken kilo vermeyi hızlandıran dost bakteriler siz normal beslenme düzeninize döndüğünüzde de kilo vermeye devam etmenizi sağlıyor!

İştah Kontrolünde Probiyotikler

İştah kontrolünde probiyotikler başka bir mekanizmaya dikkat çeken bir bulgu: Probiyotik almaya devam ettiğinizde canınızın istediğini yeseniz de kilo almıyorsunuz. Neden? Çünkü dost bakteriler iştahınızı da kontrol altında tutuyor. Aslında bunun arkasında çok basit bir mantık yatıyor. Probiyotikler onları hayatta tutan, onları besleyen yiyecekler istiyorlar. Onların bu hayatta kalma dürtüsü ise beslenme düzeninizi etkiliyor. Yani bağırsaklarınızda bol miktarda probiyotik bulunduğunda canınız gofret, şeker, poğaça falan istemiyor. Çünkü bu yiyecekler faydalı bakterileri yok ediyor. Tahmin edeceğiniz gibi probiyotikler bunun tam tersi bir mekanizmayı da tetikliyor: Yaşamak için şekere ihtiyaç duyan bakteriler de canınızın şeker, abur cubur istemesine neden oluyor. Bağırsaklarda bulunan bazı bakterilerin vücutta kronik insülin direncine ve dolayısıyla da kilo alımına neden olduğunu gösteren araştırmalar var.
Gördüğünüz gibi bağırsaklardaki bakterilerin niteliği iştahınız ve yedikleriniz üstünde önemli bir kontrole sahip. Ama unutmayın siz de bağırsaklarınızdaki floranın niteliğini kontrol etme gücüne sahipsiniz…

Sağlıklı Bir Bağırsak Florası İçin…

• Ev yapımı yoğurt ve kefir en zengin probiyotik kaynaklarıdır.
• Diyetinizde, probiyotikleri besleyen ev yapımı turşu ve sirkeye yer verin.
• Diyetinizi güvenilir probiyotik takviyeleri ile desteklemek akılcı bir stratejidir.
• Şeker, kurabiye, ekmek, işlenmiş gıdalar ve bunlarda bulunan katkı maddeleri dost bakterileri öldürürken, düşman bakterileri besler. Kısacası genel sağlığınız için zararlı ne varsa, dost bakterilerin de düşmanıdır.
• Antibiyotikler bağırsak floranızın dengesini zararlı bakterilerin lehine değiştirir. Her antibiyotik kürünün probiyotiklerinizin %95’ini yok ettiğini unutmayın.


Ümit Aktaş 


Devamını Okumak İçin Tıklayın..!
Web Analytics